Tarihin İzinde Kervansaraylar - Kale Gündem - Haberler - Son Dakika Haberleri - Malatya Kale İlçesi
DOLAR

32,3017$% -0.59

EURO

34,7979% -0.23

STERLİN

40,8045£% -0.29

GRAM ALTIN

2.412,67%-0,40

ÇEYREK ALTIN

3.947,00%-0,25

BİTCOİN

1861414฿%-3.96831

İmsak Vakti a 02:00
Malatya HAFİF YAĞMUR 17°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a

Tarihin İzinde Kervansaraylar

Kale Gündem – Türkler çok eski çağlardan beri, “Konaklama Tesisleri”ne büyük önem vermişlerdir. Orta Asya’da Türklerin kurdukları Muyanlık, Ribat gibi dünyanın ilk otelleri ve Anadolu Türklerinin yaygınlaştırdıkları Kervansaraylar gibi dünyanın ilk motellerinin, bugünkü turizm anlayışına çok benzeyen bir konaklama sistemini geliştirdikleri ve uyguladıkları görülmektedir.

Türkler, Kervansaray anlayışını Anadolu’ya geldikten sonra öğrenmediler. Türkler daha Orta Asya’da iken, dünyanın en büyük kervan yolları sayılan İpekyolları, Türklerin oturdukları şehirlerden geçiyordu. Kervansaray, bir konak yeridir. Bir gece geceleyip dinlenmek, ihtiyaçlarını gidermek için kullanılan bir yerdir. Eski Türklerin deyişi ile konaklık yerdir.

Eski Türklerde geceleme ve menzil yeri için söylenen, eski ve çok derin manası olan iki söz vardır: “Tüş” ve “Tüşmek”, yani “düşmek”, eski Türklerde attan inip gecelemektir. Yolcuların “konaklama zamanı” için ise, 11. yüzyıl Türkleri, “tüşlük ödhi” derdi. “Tüşlük ödhi, yolcuların dinlenmek için attan indikleri, gece yarısından sonraki zaman” demekti. Yalnızca Tüş ise, “eğlek, durak, yolculukta dinlenilecek yer ve konulacak zaman” demekti. Kutadgu Bilig’de ise insanoğluna, “Bu dünya bir konak yeri, sen ise kendini bir kervan say” deniyordu. Burada konak yeri, tüş sözü ile karşılanıyordu. Tüş sözü Türklerde, öğle manasına da geliyordu. Bu sebeple, yolcuların, öğle yemeği için attan inmelerine de tüşlük deniyordu. Babür Şah, Hindistan akınında “bir yarım günlük yol” için, tüşçilik yol, yani “bir öğle yemeklik yol” diyordu. Anadolu’da ise, öğle yemeğine kalacak derler. Öğle yemeği, her işte bir konaklama ve eğlenme çağıdır. “Konak” ise, Türkçe konmaktan gelir. Anlayış ve söyleniş yerleri, çok geniştir. Sürekli olarak konmak, bir yeri yurt edinmek de, bir gece için bir eğleğe konmak da, yine konmak sözü ile karşılanıyordu.

Kervanlar genellikle kervansaraylarda konaklamayı tercih ediyorlardı. Kervansaraylar, eşkıyalara karşı sağlam duran, kale gibi binalardı. Ancak her konakta kervansaray yoktu. Dışarıda konaklamak gerektiğinde, su kenarları tercih ediliyor ve yolcular çadırlarda veya ağaç altlarında açıkta konaklıyorlardı. Kalkış için belirlenen saat yaklaştığında bekçiler önce kervanbaşını sonra da onun işaretiyle diğer yolcuları hazırlanmaları için uyarıyorlardı.

Kervansarayda konaklamanın bazı kuralları vardı. Eşyalar ve hayvanlar yerleştirildikten sonra gece kapılar kapanır, sabahleyin herkes hayvanının ve malının çalınmadığına emin olduktan sonra açılırdı. Eğer birinin eksiği varsa herkesin eşyası aranırdı. Kervansaraydaki hırsızlık ve soygun olaylarından bölgeyi yöneten adına, kervansaray amiri sorumluydu. Bir de kervansaraylarda verilen hizmet süresi sınırlıydı. Genellikle yalnız üç gün parasız yemek ve oda verirdi. Daha sonra yolcuların gitmesi gerekirdi.

Fransız gezgin ve yazar Jean-Baptiste Tavernier, 1660 yıllarında İran İpek Yolu’nda bulunan kervansaraylardaki olanaklar hakkında şu değerlendirmeyi yapmıştır:

“Kervansaraylar, Doğuluların lokantalı otelleridir. Dörtgen biçimindeki bu yapılar genellikle bir katlıdır, nadiren iki katlı olanlarına rastlanır. Büyük bir kapıdan avluya girilir. Öteki üç tarafın hepsinin ortasında seçkin kişiler için birer salon veya büyük birer oda vardır. Bu salonların yanlarında diğer yolcuların kaldığı küçük küçük odacıklar bulunur. Arka taraflarında ahırlar yer alır. Ne yazık ki İstanbul’dan itibaren İran’a kadar, kervansaraylar dayalı döşeli değildir. Size çırılçıplak odalar verirler; döşek temin etmek, yemek yapmak size aittir. Kapıcıdan veya komşu köylerdeki köylülerden, oldukça ucuza mevsime göre yiyecek alırsınız”

Tarihin sahnesinde yer almış ve hatıraları yaslanmış önemli kervansaraylar:

Gebze Çoban Mustafa Paşa Kervansarayı

1520’li yıllarda Çoban Mustafa Paşa tarafından aynı isimli külliyenin parçası olarak yaptırılmış olan bu ikiz kervansarayın Sinan eseri olup olmadığı tartışmalıdır. Avlusuz kervansaraylar grubundandır. Kervansaraylara cami bahçesine açılan kubbeli holden girilir, taç kapı dışarı doğru hafif çıkıntı yapmıştır. Kervansarayın iki kolu veya ikiz kervansaraylar, giriş holünün her iki yanında enlemesine uzanır. Kare kesiti ayaklarla ikiye bölünmüş olan orta mekânın üzeri boydan boya beşik tonozla örtülmüştür.

Büyükçekmece Sultan Süleyman Kervansarayı

Büyükçekmece köprüsünün doğu ucundaki bu kervansaray, mescidi ve çeşmesiyle birlikte bir yapı grubu oluşturur. Avlusu olmayan kervansaray harap olsa da mescit ile çeşme iyi durumdadır ve günümüze kadar gelmiştir. Kanuni Sultan Süleyman’ın 16. yüzyılın ikinci yarısında Sinan’a yaptırdığı bu basit yapının çift yüzeyli kırma çatısı tuğla hatıllı taş duvarlar ile zamanında ağaç olduğu tahmin edilen üç sıra paye tarafından taşınır. Hayvanların ortada, yolcuların ise yanlarda, zeminden 1.20 m kadar yükseltilmiş platformlarda konakladıkları kervansarayın her iki uzun duvarı boyunca toplam 12’şer ocak bulunur. Ocakların iki yanındaki derin nişler yolcu eşyalarının konması için düşünülmüştür. Doğu tarafındaki dar cephe üzerinde bulunan pencereler farklı büyüklükte, kısmen sivri kemerli, kısmen ise yuvarlaktır. Pencereler camsız olmakla beraber, geometrik motifli taş ızgaralarla örtülmüştür. Kervansarayın taştan yapılmış küçük bir ek kapısı vardır ki burada önemli şahısların gecelediği tahmin edilir. Düz atkılı bir açıklıktan ibaret olan han kapısının büyük zinciri halen durmaktadır.

Lüleburgaz Sokullu Mehmet Paşa Kervansarayı

Sokullu Mehmet Paşa’nın Sinan’a yaptırdığı dört kervansaraydan biridir. Diğerleri Havsa’da, Saraybosna yakınlarında ve Payas’tadır. Bunlardan sadece Payas’taki ayakta kalmış, diğerleri yıkılmıştır. Lüleburgaz Kervansarayı diğer yapıları cami, hamam, medrese, şadırvan, çarşı ve sübyan mektebinden ibaret olan aynı isimdeki külliyenin bir parçasıdır. Kitabesine göre 1569-1570 yıllarında yapıldığı anlaşılan kervansarayın ana kapısı güneyde, çarşının ortasında bulunur ve kapının önünde bir dua kubbesi yükselir. Diğer kapı güneydeki ana kapıyla aynı aks üzerinde, kuzeydedir. Bu kapılardan ortası şadırvanlı avluya girilir. Avlunun kuzey ve güney duvarlarında birçok oda, güney kısmının sağı ve solunda birer büyük salon bulunur; kısa kenarlarında sık aralıklı birçok küçük pencereyle dışarıya, bir pencere ve kapı ile avluya açılan bu salonlar hayvanlar ve hizmetkârlar içindi. Avlunun kuzey tarafında, revaklı iki iç avlu bulunur. Karşılıklı yerleştirilmiş olan bu avlulardan doğuda olana nispeten daha az önemli tacirler için düşünülmüş iki büyük yatakhane açılır. Yüksek mevkili tacirler, yüksek rütbeli şahıslar ve hatta sultanlar için olduğu tahmin edilen batıdaki iç avlunun uzun kenarında beş büyük, kısa kenarında ise birbirine geçişli iki büyük hücre bulunur.

Ereğli Rüstem Paşa Kervansarayı

Konya Ereğlisi’ndeki bu kervansaray, Mimar Sinan’ın Rüstem Paşa için yaptığı beş menzil hanından biridir ve tek ayakta kalandır. Kitabesi kaybolduğu ve yapım yılını gösteren herhangi bir belge bulunmadığı için tam tarihi bilinmemektedir. Ereğli Rüstem Paşa Kervansarayı büyük bir ahır bölümü, onun önünde bir sıra konuk odası, onun da önünde geniş bir avludan oluşan üç kademeli bir plana göre düzenlenmiştir. Avlu dışındaki bölümler orijinal halini hayli korumuştur.  Ana kitlenin önündeki alçak bölüm, ortada giriş eyvanı, onun sağında ve solunda daha dar birer eyvan ve devamında üçer odadan meydana gelir. Hepsinin içinde birer ocak yeri bulunan odaların kapılan ve tek pencereleri avluya bakar. Duvarın üst tarafına ve beşik tonozların iki ucuna açılan mazgal pencerelerinden ışık ve hava alan ahır bölümü ise ortasında dört haçvari ayak bulunan büyük bir hacımdır. Üstü uzunlamasına beş beşik tonozla örtülmüştür. 1.5 metre kalınlığındaki beden duvarları düzgün kesme taştan örülmüş, iç duvarlara toplam 36 ocak yeri yerleştirilmiştir.

Eski Malatya Kervansarayı

Silahtar Mustafa Paşa tarafından 1636’da Malatya’da yaptırılmış olan bu kervansarayın kapalı kısmı Büyükçekmece Kervansarayı’na benzer. Tonozlu kapalı mekân iki sıra ayak ile üç bölüme ayrılmıştır. Her bölümün örtüsünün ortasında biri sekizgen, ikisi dikdörtgen olmak üzere bir büyük iki küçük göz deliği bulunur. Giriş, uzun kenarlardan birinin ortasındadır. Uzun kenar duvarlar boyunca üzerinde yolcuların konaklaması için düşünülmüş sedir de denen yükseltiler, 27 adet ocak ve eşya koymaya yarayan nişler bulunur. Kapalı kısmın önünde revaklı avlu vardır. Kapalı kısmın girişiyle avlu girişi aynı aks üzerindedir. Tonozlu bir geçit şeklindeki avlu girişinin her iki yanında, başka Osmanlı hanlarında pek rastlanmayan iki bekçi odası vardır. Avlunun dış duvarları boyunca 38 adet dükkân sıralanmıştır. Avlu girişinin aksi tarafındaki revakların arkasında ocaklı ve nişli 12 hücre bulunur.

Ulukışla Öküz Mehmet Ali Paşa Kervansarayı

Dört ayrı mekândan oluşan çok büyük bir yapı grubu olan bu menzil hanı 1685 tarihlidir. Öküz Mehmet Ali Paşa tarafından yaptırılmıştır. Yolculara ayrılmış olan büyük bir salon, ona dik ahır bölümü, hamam, avlu ve avlunun batı kenarında yine yolcu hücreleri ve ahırlardan meydana gelir. Uzun yolcu salonu ve ahır, üzeri taş kiremitlerle kaplı iki yana eğimli bir çatı ile örtülüdür. 21 hücrenin bulunduğu yolcu salonunun güneydoğu köşesinde hamam yer alır. Yolcu salonunun doğu duvarının ortasındaki kapıdan, orta aksında kare kesitli dört paye (ayak) bulunan ahırlara geçilir. Doğu duvarının sol tarafında hücreler arasında bir de küçük mescit, mescidin karşı çaprazında köşede mutfak vardır. Mutfağın varlığı hücrelerde esas olarak yemek pişirmeye yarayan ocakların bulunmamasını açıklar. Revaklı avlunun batı ucundaki yolcu hücreleri ve onun arkasındaki ikinci ahırların pek çok değişiklik geçirdiği tahmin edilir.

Geçmişte güvenlik, barınma, hastane, ibadethane, aşevi ve ulaşım gibi iktisadî ve sosyo-kültürel birçok vazifeler üstlenen kervansaraylardan ayakta kalanlar hâlâ vardır. Bu fonksiyonları kısmen de olsa, yerine getirmeye devam edenler halen bulunmaktadır.

Ancak çok mühim bir farkla; fizikî görünümleri kalan ama içerik özelliklerini kaybeden bu kurumlar artık ücret karşılığında belli hizmetler vermektedir. Büyük ölçekli kervansarayların bazıları restore edilerek alışveriş merkezi, restoran ve otel gibi tesisler olarak hizmet sektörüne kazandırılmıştır.

*Bu yazıda yer alan fikirler yazara aittir. Kale Gündem Gazetesi’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

Sıradaki haber:

Kentin Hareketliliğinde Meydanlar

HIZLI YORUM YAP

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.