34,9664$% 0.05
36,7804€% 0.14
44,2309£% 0.26
2.982,80%0,25
4.905,00%-0,52
3672567฿%3.3225
Kale Gündem – Depremi birebir yaşayan vatandaşlarımızdan Şükrü Karaca, yaşadıklarını Kale Gündem gazetesine anlattı.
Asrın felaketi olarak nitelendirilecek bir deprem yaşadık esasında Malatya’nın geneli yıkıldı. Meslek gruplarında özellikle ticarette sıkıntılar oldu. Şükrü Bey, deprem esnasında evde miydiniz, neler yaşadınız?
Deprem sabaha karşı takriben 04.17 civarında oldu. Olağanüstü bir gürültü ile sarsıldık. Başta hafif hissettik. Uyku sersemliğiyle deprem olup olmadığını anlamaya çalıştık. Eşimin ve çocuklarımın deprem değil, rüya görmüşsündür, demelerine kalmadan olağanüstü bir sarsıntı yaşandı. Normal zamanda vakit o kadar hızlı geçerken zor zamanda öyle yavaş geçiyor ki… Yani 90 saniyelik bir zaman dilimi neredeyse bir ömür gibi geldi. Deprem esnasında bir teslimiyet duygusu oluşuyor; kalbi bir durum, an meselesi, saniyelik yani. Hayat burada benim için sona erecek, senin huzuruna geleceğim, teslimiyeti. Saniyenin binde biri bir düşünce hasıl oluyor, sadece Kelime-i Şehadet getiriyoruz, “Lâ ilahe illallah,” diyoruz. Şüphe yok ki Müslüman’ın geniş zamanda da zor zamanda da sığınacağı en büyük liman Cenabıhakk’ın kendisidir. İnsan zor zamanlarında en büyük kudrete dayanıyor, içindeki en büyük güç en büyük kudret neyse ona sarılıyor.
Depremden önce Akpınar civarında sizin ve diğer birçok esnafımızın dükkânları vardı. Depremin ardından çok fazla yıkım yaşandı. Depremden sonra ticari hayatınız nasıl etkilendi?
Depremle beraber çarşıya indik ve çok değişik tipler gördük. Asayiş kaybolmuştu, depremle beraber herkes büyük bir şok yaşadı. İnsanlar öncelikle ailesini düşündü, iş yerleri ikinci planda kaldı. İkinci depremin hemen öncesinde merkeze indik, öğle zamanı idi. Eve dönerken ikinci şokla beraber depreme yakalandık. Olağanüstü bir korku ve endişe meydana geldi. Daha sonra dükkânlarımızın ağır hasar aldığını veya yıkıldığını düşünürken zaten devlet dükkânlara girişimizi yasakladı. Kolluk kuvvetleri, güvenlik güçleri içeri girilmesine izin vermedi. Giriş yasaklandıktan sonra memur veyahut işçi olmadığımız için herhangi bir devlet kurumunda da çalışmadığımız için bizim herhangi ihtiyacımızı karşılamak için bir ortamımız mevcut değildi. Bunları ajitasyon yapmak için söylemiyorum. Hakikaten insan olarak şunu gördüm; memurların ödemelerini devletimiz eksiksiz yapıyor, herhangi bir aksama yaşanmıyor. Memur olmayanlar ise mağdur oluyor.
Deprem korkusu haricinde hayattayız, ailemiz hayatta çok şükür. Ölenlere rahmet olsun, kalan yakınlara da Cenabıhak sabır ihsan etsin, hastalara ise acil şifalar nasip etsin. İş yerimiz yıkıldığı için biz şehirde belirli bir süre kalamadık. Dostlarımızın akrabalarımızın yanına sığındık. Ev gibi değil de küçük bir dört duvar arasında elli kişi kaldık. İlk etapta soba, elektrik, su yoktu. O şokun üstüne bir de alışveriş yapacağımız yer olmayınca zor durumda kaldık. Cebimizde üç beş kuruş vardı ama o gün paranın da geçmediği bir gündü. Parayı da unutmuştuk. Şöyle ki sadece çocuklarımızın o endişe ve korkusu büyük üzüntü yaşattı. Çocuklarımızla beraber insanımızın yaşadığı endişe ve korku tarifi imkânsız bir şeydi. İlk defa o zaman nasıl para kazanırız derdine düşmedik; yarının sahibi vardır dedik ve bir arada olup korkuyu üzerimizden atmaya çalıştık.
Peki, bu süreçte ticaret hayatınız nasıl etkilendi?
Esnaf olarak epey zorluk çektik, hâlâ da çekiyoruz. Beş altı ay zaten 500.000’den fazla kişinin şehir dışına gittiği konuşuluyordu. Şimdi şehirden insan çekilince ticari yapı da ortadan kalkıyor. Sadece insanlar gittiği için değil, hâlihazırda dükkânımız da olmadığı için ticari bir ortama sahip değiliz.
Esnafın kalkınması gerekir ki şehir onun etrafında kümelensin, tekrar eksiğini söküğünü tamir edip eski günlerine dönsün. Bu noktadaki zorluklar hepimizce malum, bunları hep beraber aşmamız gerek. Henüz tam olarak ticari bir ortam oluşmadı çünkü ilk günlerde konteynerler düzen ve tasarım olmadan dizilmişti. Çarşı ve merkez olmadığı için çarşıda çok merkezli yönler oluştu. Mesela bulunduğumuz yer alışverişten ziyade insanların uğrayıp geçecekleri ya da yorulunca dinlenecekleri bir yer görevi görüyor. İnsanımızın tüm ihtiyaçlarına tam cevap verecek nitelikte değildi. Esnaf Odası Başkanımız Şevket Bey’in, Sayın Valimizin ve diğer yetkili büyüklerimizin şüphesiz çabaları vardır ama böyle büyük bir depreme cevap vermekte esnaf olarak biz de zorlanıyoruz. Ney ne kadar, neye göre yeterli ya da yetersiz, insan bir anlam veremiyor.
Yıkılan yerinizle alakalı son durum nedir peki, bir planlama yapıldı mı?
Yıkılan yerlerle alakalı bizim de bir bilgimiz yok. Devlet merkezin tamamını plan proje dâhilinde elden geçiriyor. Yıkımlar yapıldı. Yenileri yapılacak, yapılır da ama o süreç nasıl ilerleyecek, bilmiyorum. Dükkânın metrekaresinin pay edilmesi ya da köşede mi ortada mı oluşu, ileri mi gidecek geriye mi gelecek, borçlu mu çıkarılacak, karşılıklı bir anlaşma mı sağlanacak, onlara nasıl bir düzen verilecek, neye göre esnaflara verilecek? Bu konularla ilgili bir bilgim yok.
Şehir merkeziyle alakalı bakanlığın yapmış olduğu proje onaylanmış, düzenlemeler yapılıyor, o konuda sizin de fikriniz alındı mı?
Dükkânlarımızın tapusu olduğu hâlde hak sahipliğimiz bir süre AFAD’da görünmedi. Bir buçuk aya yakın bununla uğraştık. Tapumuz var, vergi ödemişiz ama kaydımız yok! Oradaki aksaklık bize mahsus değil, çoğu vatandaş bu durumla karşılaştı. Neden böyle bir şey oldu, bilmiyoruz. Yani oraya inşa edilecek dükkânların taksimatı neye göre yapılacak, bilmiyorum.
Daha önce müşteriniz olan kişiler şu anki iş yerinizi kolayca bulabiliyor mu?
Merkez dağıldıktan sonra az denecek kadar eski müşterimiz var. Merkez bölündüğü için eski müşterilerimizi kaybettik. İl dışındaki müşterilerimiz sağ olsun arayıp soruyorlar. Kargolanacak ürünleri kargoluyoruz ama burada olan yerli müşterilerimizi kaybettik. Çarşı yoğunluğumuzu kaybettik. Bunun da tekrardan merkezde yer yapıp merkeze taşınma ile mümkün olacağı düşüncesindeyiz. İnşallah bu bir şekilde yapılır, insanımız da merkeze yönelir.
Peki, genel çalışmaları değerlendirirsek hem yönetimin hem de yerel yönetimlerin bu süreçteki performansını nasıl görüyorsunuz?
Yerel yönetimler bu süreçte elinden geleni yapmıştır ama istenilen nispette değil. Bunu övmek ya da yermek için söylemiyorum. Yalnız çalışmalar çok yavaş ilerliyor. Fakat yeni gelen valiyle birlikte sürecin hızlanacağını ve insanların yeni bir noktaya taşınacağını, çalışmalardan da istenilen süreçte sonuç alınacağını tahmin ediyorum.
Röportaj: Hasan Batar, Hatice Albayrak, Elanur Toper
Sadi Ergül: “Kızılay, Devletimizin ve Milletimizin Yüz Akı Olan Büyük Bir Kuruluştur”
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.