36,1184$% 0.02
37,6885€% 0.28
45,1599£% 0.39
3.374,31%0,21
5.594,00%0,21
3527283฿%2.07519
Kale Gündem – Dostumuz Hanif Bey’in Mombasa’daki ofisinde çalışan Said bizi araçla otogardan alıp okyanus kıyısındaki güzel villaya götürüyor birkaç saat dinlenip bir araba ile Lamu’ya gideceğiz, saat 10.00 gibi uyanıp biraz okyanustaki medceziri gözlemliyoruz, kahvaltı yapıyoruz ardından aracımız hazır 3 kişi gün boyu yolculuk yaparak akşam Lamu’ya varmayı planlıyoruz.
Saat 10.30 gibi yola koyulduk yol boyunca uçsuz bucaksız kauçuk tarlaları sık ormanlar ve özellikle Kenya’nın simgesi olan baobab ağaçları boyları 18-20 metre gövde yarıçapları 7-11metreyi bulan ağaçları ve mango ağaçları bize eşlik ediyor. Bir köyde öyle yemeği için mola veriyoruz dostumuz Hanif çok güzel kebap yaptıklarını söylüyor. Dışarıdan bakıldığında çokta alışık olduğumuz restoranlara hiç benzemeyen bu baraka tipi yere kapıda iskemlede oturan ihtiyara selam verip içeri giriyoruz. Bir Müslüman köyüymüş lakin kebapçının adı Joe. Biraz sohbet ediyoruz ben arka tarafa geçip demir sacdan eski bir varilden yapılmış ızgaranın başına geçiyorum, genel görünümden mütevellit ben yemesem de olur havasındayken dostum dene pişman olmayacaksın deyince onu kıramayıp iki porsiyon yedim ama ne lezzet et de yanında servis edilen soğan da organik yok böyle bir lezzet…
Yola devam Malindi şehrine doğru yaklaşıyoruz, ormanın ortasında göğsü delik deşik bir yoldan devam ediyoruz dolayısıyla çukurlara düşmeden hızla ilerlemek mümkün olmuyor. Yabani hayvanlar bazen ilkel kabile köyleri ilgimizi çekiyor, burada trafik soldan işliyor. Aldığım direksiyonda alışkanlık üzere sağa kaymam yolda başka araç olmadığı için şimdilik sorun teşkil etmiyor, 3-4 saatlik yolculuktan sonra malindi şehrine varıyoruz. Hint Okyanusu kıyısında galana nehri ağzında yer alan yaklaşık 200 bin nüfuslu 13.yüzyıldan beri Svahili yerleşkesi bir şehir, Svahili mimarisinin örneklerinin görüldüğü burada Müslümanlar çoğunlukta. Bir restoranda çorba içip yolumuza devam etmek üzere kalabalık bir sokağa girip arabamızı zar zor bir kenara park ederek, bir lokantaya giriyoruz. Dostumuz Hanif Bey’in refakati fevkalade ve bize haşlama et yememizi öneriyor onu dinleyip güzel bol sulu bir haşlama yiyoruz yaygın kullanılan Hint baharatları kokusu altında küçük yeşil limon ile bir güzel karnımızı doyurup yola koyuluyoruz.
Vakit ikindiyi geçiyor akşamın kıyısına doğru yaklaşıyoruz yol kenarında bir köy ve bembeyaz yöresel mimaride bir mescit görüyoruz durup bir mola veriyor iki rekat namaz kılıp kuran öğrenen çocuklarla birlikte sohbet edip vakit geçirdikten sonra Lamu’ya doğru yolculuk devam ediyor.
Gün batımı ile ormanın asıl sahipleri renkli kuşlar, babunlar, maymunlar başta olmak üzere yolda görünmeye başlıyorlar. Yabani akasya ağaçları alabildiğine göz alıyor giderek kararıyor hava, lakin günbatımı inanılmaz renklerle bize adeta bir manzara şöleni sunuyor.
Gün bitiyor gözlerimize karanlık çöküyor ve yol uzadıkça uzuyor. Saatlerdir gördüğümüz araç sayısı 3 ten fazla değil, köylerden geçiyoruz artık elektriği olmayan medeniyetin giderek kendini tükettiği lakin insanların onca imkansızlıklara rağmen var olma savaşı verdiği yerlerdeyiz, akşam 21.00 gibi aracımızın farıyla ancak fark edebildiğimiz bir yerleşim noktasına geldik. Birinin elindeki bir el lambası ile bize refakati ile aracımızı park edip indik, telefon ışıkları ile yerel dilde dostumuzun konuştuğu kişi bizi ve sırt çantalarımızı alıp sonradan gündüz gözüyle gördüğüm bir ahşap iptidai tekneye el yordamıyla da olsa karanlıkta bindik ve elimize sırılsıklam can yelekleri verildi giymek üzere lakin giymedim. Islanmak istemiyordum, birazdan açıldık karanlığın içine doğru yaklaşık 20-30 dakika sonra Lamu Adası’nda olacağız, uzakta bir sarı ışık noktası yaklaştıkça ışığın büyüdüğünü adada elektrik olduğunu anlıyoruz ve bu bizi mutlu ediyor. Suyun bizi ıslatmasına aldırış bile etmiyorduk, bir süre sonra kıyıya yanaştık, eşyalarımızı alıp kıyıda bir dükkânın önüne oturduk selam verdik bir delikanlı bize zencefilli çayı ikram etti. İlk kez içtiğimiz bu çay gerçekten bütün yorgunluğumuz aldı gitti. Lamu’ya hoş geldik çayımızı yudumladıktan sonra eşeklere yüklenen çantalarla dar sokaklardan yüzlerindeki saf ve samimi gülüşlerin loş sokakları aydınlattığı insanların arasından geçerek tırmanıyoruz zaviye dedikleri kalacağımız yere doğru. Zaviye bir nevi tekke Şeyh Nazım Kıbrısi’nin yaptırdığını söylüyorlar, 100 yıldan fazladır süregelen dört günlük mevlit programına ilk günden beri katılım her yıl arttığından ancak 5 katlı binanın terasında altımıza bulduğumuz bir bez üzerimize yıldızlı gökyüzünü çekerek uyuduk ve sıcak iklim olduğu için üşümedik.
Bu yıl 126. gerçeklesen her yıl Rebiulevvel ayının son haftasında 4 gün kutlanan mevlid, bizim bildiğimiz mevlid anlayışının çok ötesinde kendine dair farklı formları olan ve bir tarafıyla da bir festival olarak kutlanıyor. Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (sav) doğum günü; bu geleneği başlatan ve bütün bölgenin irşadını sağlayan kişi Seyyid Habib Salih bin Alwy (1853-1936), soyu İmam Ali bin Ebi Talib’e dayanmakta Aslen Yemen Hadramautlu olup Komor Adaları’ndan gelip Lamu’da ikamet ederek bütün bölgeyi irşad etmiş bir İslam alimi ve herbalistdir.
Seyyid Habib Salih tarafından yaptırılmış olan Riadha Camii ve etrafını merkez alan mevlid programına katılmak üzere sabah namazını kılıp ardından başlayan zikirler ve Peygamber efendimizin anlatıldığı kutlu doğum programı için kendine has Afrika’da İslam mimarisinin güzel örneklerinden biri olan Riadha Camii içi süslenmiş dışı gece için ışıklandırılmış bir şekilde bizde arka saflarda yerimizi alıp dinliyoruz. Naatlar ve ilahilerin ardından yaklaşık iki saate yakın camide bulunuyoruz ardından dışarıda toprak bir meydan üzerine çakılmış kazıklar görüyoruz merak edip sorduğumuzda akşam ki törenlerde davulların bağlandığını söylüyorlar, ilginç bir gelenek bir tarafında meydanın şimdilerde müze gibi korumaya çalıştıkları Seyyid Habib Salih’in evi var. Geleneksel seremoni içinde bu evin gezilmesi de söz konusu, cami ve etrafına yayılmış etkinliklere her yıl Müslüman alimler ve ruhani liderler, kanaat önderleri Sufiler; Kenya, Komor, Yemen, Umman, Sudan, Somali, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Kıbrıs, Tanzanya, Uganda ve Birleşik Krallık Madagaskar, Seyşel Adaları ve Mauritius gibi ülkelerden gelerek mevlide katılan yaklaşık 20 bin kişinin katılım sağladığı bir nevi Afrika’da bir inanç turizminin merkezi olmuş durumda. Lamu halkı en yaslısından çocuk yaştakilere kadar bu kutlamalara katılıyor. Misafirlere her öğünde yemekler ikram ediliyor yardım kuruluşları ilk yardım ve sağlık bakım kabinleri kurmuşlar caminin meydana açılan kapısının sol yanına, hayır çadırları kurulmuş, etraf süslenmiş tam bir festival havasında manevi bir iklim hakim adaya bu her halinden belli yalnız başımıza çıkıp gezdiğimiz zamanlarda ara sokaklarda fakir fakat gönlü zengin insanlar meyve ikram etmek istiyorlar bize. Akşam ve yatsı namazı cemaatle kılındıktan sonra meydanda yapılan zikirlerden sonra sahile iniyoruz, sahilde büyük bir avlu konser alanı olarak düzenlenmiş etrafı binalarla çevrili asırlık bir ağacın altına birazdan Tanzanyalı genç Sufilerin konserini izleyeceğiz iğne atsan yere düşmüyor tıklım tıklım doldurmuş koca avluyu peygamber sevgisi bize bir yer bulup oturtuyorlar. Konser başladı Tanzanyalı Sufiler, 15-18 yaşta gençler mübalağa etmiş olmak istemem lakin hayatımda izlediğim ve bu kadar etkilendiğim başka bir konser olmadı. Muhteşem ses ve coğrafyanın ahengi beni derinden etkiledi, konser sonunda tanışıp CD’lerini satın aldım lakin kaybettiğimi sonradan fark ettim, dostum Hanif Bey telafi edecek inşallah.
Perşembe aksamı yatsı namazı topluca camide kılındıktan sonra toprak meydanda Mevlid başlıyor. Seyyid Habib Salih’in soyundan gelen kanat önderleri nezaretinde bir yürüyüş kolu şeklinde meydanın sonundan başlayıp ellerinde çubuklar, asalar, geleneksel kıyafetleri ile ritüeller ilginç yerel dans figürlerinin zikir formuna dönüştürülmüş bir sekli gibi ilk kez rastladığım bir Sufi ritüeli oldu benim için fakat son derece etkileyici ve görkemli davullar çalınıyor, sesli salavatlar getiriliyor, sanki tüm ada bu manevi coşkuyla sarsılıyordu. Hep birlikte Seyyid Habib Salih’in o günkü sadelikle korunmuş kerpiç evi ziyaret ediliyor meydan da yapılan topluca yapılan naat okumaları ilahiler dualar ile gece geç saatlere kadar sürdü.
Bugün cuma mevlid programının son günü hazırlanıp, cuma namazı için Lamu Riadha Camii’ne geçiyoruz sona “zefe” başlayacak. Meydanda toplanıp yürüyüş korteji oluşturuluyor buna “zefe” deniyor. Tüm katılımcılar topluca ilahiler, naatlar, dualar, salavatlar okuyarak davullarla ve deflerle Lamu’nun dar sokaklarını geçerek adanın sahili boyunca yürüyüşe katılım kitlesi artarak devam ediyor. Tabii ki mezarlığa varıncaya dek, Seyyid Habib Salih’in sade ve abartısız kabri ve onun soyundan gelen veli zatların kabirlerinin ziyaret edilmesi ve ona dualar edilmesi ile son buluyor. Bu kutlu doğum etkinliği, yine bu kutlama kapsamda adanın birçok yerinde farklı aktiviteler yapılıyor bunlardan bazıları adanın sahil boyunca sahnelenen yüzme yarışı, yelkenlisi yarışı ve adanın tek taşımacılık aracı olan “eşek” yarışları da yapılmaktadır. Umarım bir gün tekrar gelip bu mevlid programına katılmam kısmet olur diye dua edip ziyaretimizin Lamu kısmına veda ediyoruz…
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir. Kale Gündem Gazetesi’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Ahmet Aytaç’ın kaleminden: “Devlet nerede?”
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.