Said Cengiz: “Tekrar Dünyaya Gelsem Yine Eşimle Evlenirim” - Kale Gündem - Haberler - Son Dakika Haberleri - Malatya Kale İlçesi
DOLAR

34,0571$% 0.05

EURO

37,6430% 0.19

STERLİN

44,7160£% 0.15

GRAM ALTIN

2.755,07%0,09

ÇEYREK ALTIN

4.557,00%0,15

BİTCOİN

1931894฿%0.22174

Öğle Vakti a 12:29
Malatya AÇIK 22°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a

Said Cengiz: “Tekrar Dünyaya Gelsem Yine Eşimle Evlenirim”

Kale Gündem gazetesi olarak çevresinde renkli kişiliği ve hoş sohbetiyle tanınan bizim tabirimizle Said amcanın yaşam hikâyesini sizlerle buluşturacağız. 17 Temmuz 1942 yılında Malatya’nın Kale ilçesine bağlı Bent köyünde doğan Said amca 6 çocuklu bir ailede büyümüş. Sohbete ailesini tanıtarak başladı.

Kale Gündem – “Babamın ismi Sıddık, annemin ismi ise İzettiye. Biz 6 kardeşiz. Kardeşlerimin isimleri Abdulrezzak Cengiz, Halis Cengiz, Nazire Özbay, Hatice Akdeniz ve Bahriye Akdeniz.”

Doğup büyüdüğü yer olan Kale’ye nereden gelip yerleştikleri ile ilgili de bilgi veren Said amca, “Büyüklerimizin anlattığına göre; Elâzığ Baskil tarafından gelmişiz. Babamlar iki erkek ve bir kız olmak üzere 3 kardeşlermiş. İki kardeş Kale’ye bağlı Bent köyüne yerleşmiş, diğer erkek kardeşin nereye gittiği ise belli değil. Baskil’e nereden gelip yerleştiklerini bilmiyorum,” dedi. Ailesinin geçimini çiftçilik ile sağladığını söyleyen asırlık çınarımız, “Babam çiftçilik yapıyordu, arpa ve buğday yetiştiriyordu. O zaman para yoktu, çarşı, pazar yoktu,” dedi.

“Okumayı çok istedim ama babam beni okula göndermedi”

Okuma yazmanız var mı sorusuna verdiği cevapta hem sitem hem de bir ukde gizliydi. Said amca, “Okuma yazmam var. İlkokul mezunuyum. 1954’te ilkokulu bitirdim. Ondan sonra okula göndermediler. Okumayı istedim ama babam beni okula göndermedi. Devlet memuru olmak istiyordum. Okuyamadığım için olamadım. Bizim bir kirvemiz vardı Malatya’da. İstanbullu Hamdi diye birisi. Babama demiş ki ben 3 tane oğlumu gönderdim okula, çakal oldular. Sen sakın gönderme demiş. Babam da bu yüzden bizi okutmadı. Yoksa ben okumayı çok istiyordum,” diyerek okumanın içinde ukde olarak kaldığını belirtti. Kısa eğitim hayatını bize anlatırken nasıl bir çocukluk geçirdiğine de değinen asırlık çınarımız çocukluğuna dair şu sözleri söyledi, “Çocukluğumuz da çalışarak geçti. Arpa, buğday sonradan da kayısı üretimi çıktı. Dolayısıyla ilkokuldan beri çalışıyorum. Çocuk yaşta çalışmaya başladım. Çocukluk işte, çalışırken bir yandan da bazen oyunlar oynardık. O oyunlardan biri de Tura idi. Tura oyununda ilk olarak herkes belindeki kuşağı söker ve sarardı. Güzelce sarılan kuşak odun gibi oluyordu. Böylece oyun başlıyordu ve çocuklar birbirlerine vuruyorlardı. Tura en sevilen ve en çok oynanan oyundu.”

Said - Tekrar - Dünyaya - Gelsem - Yine - Eşimle - Evlenirim - Kalegundem com

Çocukluk dönemi gibi gençlik döneminin de çok iyi geçmediğini anlatan Said amca sözlerine şunları ekledi, “Doğru dürüst bir gençlik görmedik. Akşama kadar döke sürüyorduk ki harmanları dikelim, sulama yapalım. Koşuşturuyorduk genelde. Misafirlerimiz de çok oluyordu. O zamanlar araba olmadığı için gelen misafir de mutlaka bir gece kalırdı. Bazen haftalarca kaldıkları da olurdu.”

Gençliğinize dönseydiniz neyi farklı yapardınız, diye sorduğumuzda bize verdiği cevap, “Maddi imkânlarım olsaydı yapacağım farklı şeyler olurdu elbet. Köyümüze elektrik bile 1983 yılından sonra geldi. İlçe merkezi de aynıydı, orada da elektrik yoktu,” şeklinde oldu. Asırlık çınarımız anne ve babasını anlatarak sohbete devam etti.

“Yaptığımız işi beğenmezdi”

“Annemle ve babamla aram çok iyiydi. Bir dediklerini ikiletmedim hiçbir zaman. Babam biz çalıştığımız zaman gelir bakardı, çoğu zaman beğenmezdi yaptığımız işi. ‘Ahh! Ölüp tekrar gelsem dünyaya da sizin ne iş yaptığınızı görsem,’ derdi. ‘Açlıktan öleceksiniz. Doğru dürüst iş yapmıyorsunuz’ diye söylenirdi. Yaptığımız işi beğenmezdi… Annem de sabahları bize çok kızardı. Uyanmak istemezdik, zorla kaldırırdı bizi. Sabahları uyumayı çok severdim,” diyerek aslında ne kadar yorulduklarından dem vurdu Said amca ve akabinde babası ile yaşadığı bir anısını bizimle paylaştı. “Bir gün bahçede sulama yaparken bir tane kayısı çitini kırdım, babam da bunu gördü. Elimde gaz feneri vardı, onu elimden aldı ve fırlatıp kırdı, bana da kızdı, ‘Eve git,’ dedi. Ben de eve gidip gaz lambasını tamir ettim, tekrar gelip sulamaya devam ettim. O zamanlarda işler zordu, hep bedenen yapılıyordu. Şimdiki gibi çeşit çeşit makineler yoktu. Şimdi her şey makineleşmiş.”

Anne ve babanızı ne zaman kaybettiniz, diye sorduğumuzda Said amca bize buruk bir cevap verdi. “Babam 1980 yılında vefat etti. Annem ise 1987 yılında vefat etti. Biz hep onlarla birlikteydik. Sabahları erken saatlerde uyandırırlardı bizi. İş var, derlerdi, hayvanları bırakın, derlerdi, tarlaya gidin, çalışın, derlerdi. Annemle ve babamla geçirdiğimiz vakitler ne yazık ki hep çalışma ile geçti.”

Bu buruk cevaptan sonra Said amca bize gençliğine dair merak ettiklerimizle beraber, hayatında önemli bir yer edinmiş arkadaşı olan Mahmut amcayı da anlattı. “En sevdiğim arkadaşım, köyde beraber gidip askerlik de yaptığımız Mahmut Özbay’dır. Anılarımız daha çok askerlikte oldu. 26 Ocak 1963 yılında askere gittim. Ankara Mamak’ta yaptım askerliğimi. Acemiliğimi ise burada yapmıştım. Ardından İstanbul Rami’de şoförlük kursuna gittim. Daha sonra da Mudanya’ya gittim. Tezkeremi Mudanya’da aldım. Bizim zamanımızda gerçekten askerlik yapıyorduk, şimdiki gibi değildi. Ulaşım, iletişim yoktu. Günlerce bir mektubun gelmesini bekliyorduk.”

Eskilere dalıp giden Said amca başladı bize askerlik anılarını anlatmaya. “Tezkereyi alacağım gün bize ‘Tamam, izin kâğıdı veriyoruz,’ dediler. Biz nizamiyeye çıktık. Üç arkadaş Bursa’ya gidip oradan memleketlerimize dönecektik. Nizamiyeye çıkar çıkmaz panikle, ‘Arkadaşlar, hadi çabuk çıkalım, gidelim, şimdi bizi tekrar çağırırlarsa ne yapacağız?’ dedim. ‘Hemen uzaklaşalım,’ dedim.

Yine bir gün askerde bir elektrik direği getirdiler. Kırıp sobaya koyacaktık. Yirmi kişi tutuyordu direği. Mahmut da direği tutmak için elini uzattı fakat eli yetişmedi. O zaman onbaşı, ‘Sen niye tutmuyorsun?’ dedi. Mahmut da dedi ki ‘Yer yok ki tutayım.’ Sonra akşam onu aşağı çağırdılar. Ben de dedim ki ‘Kardeşim, senin mektubun geldi, benim mektubum daha gelmedi.’ Meğer mektup falan yokmuş. Aşağı indiğinde onbaşı ona niye direği tutmadığını sormuş ve dayak atmış.”

“Eski komşuluk ilişkileri şimdi yok”

Said amca gençlik anılarını anlatırken kendisine eski komşuluk ilişkilerinin nasıl olduğunu da sorduk. Bütün Asırlık Çınar köşemizin konukları gibi o da eskilerden dem vurarak bize cevap verdi. “Komşularımız çok iyiydi. Bizim komşular eskiden böyle değillerdi. Aramızda sevgi ve saygı vardı. İnsanlar birbirlerine bağlıydı. Ama şimdi biraz düzen bozuldu. Eski komşuluk ilişkileri şimdi yok. Eskiden sabahları köyün içinde birinin bacası tütüyorsa herkes gider oradan ateş getirirdi. Kavurma yapardık ve ihtiyacı olana da dağıtırdık. Saygı bakımından eski zamanlar güzeldi. Şimdi saygı ve sevgi kalkmış, herkes birbirinin cebine bakar olmuş,” dedi ve komşuları ile nasıl vakit geçirdiklerini anlatmaya koyuldu. “Akşamları komşularla toplaşır otururduk, büyüklerimiz bize masal anlatırlardı. Biz de masalı dinlerken uyuyakalırdık. Köyde Ramazan Kılcı adında biri vardı, genelde o anlatırdı masalları. Daha sonra türküler söylerdi. Bir tek isteği olurdu türküyü söylerken, ‘Çırayı (lambayı) söndürün, sonra söyleyeceğim,’ derdi.”

“Tekrar dünyaya gelsem yine eşimle evlenirim”

“Biz 1965 yılında, severek evlendik. Eşimin ismi Kadriye Cengiz. Ben kendisine âşık oldum. Eşime âşık olduğum için benimle evlensin diye onu kandırdım. Eşimi çok sevdim, türlü bahanelerle hep onlara gidip geliyordum. Eşim çok güzel bir kadındı. Evlendiğimde yirmi üç yaşındaydım, eşim ise on sekiz yaşındaydı. Aramızda beş yaş vardı. Düğün yaptık, evet ama o zamanlar amcam öldüğü için düğünümüz davullu zurnalı olmadı. Tekrar dünyaya gelsem yine eşimle evelenirdim. Altmış yıldır beraber yaşıyoruz. Altı erkek ve bir kız olmak üzere yedi çocuğumuz dünyaya geldi. Çocuklarımızın beş tanesi burada, İstanbul’da işçilik yapıyor. Diğer oğlum ve kızım ise Malatya’da yaşıyor. Kızım evli. On tane torunum var. Torunlarımla aram çok iyi.”

Torunlarından, eşinden ve çocuklarından sevgiyle bahseden Said amca altmış yıl beraber yaşadığı eşi ile yaşadıkları birkaç anıyı da bizimle paylaştı.

“Eşimle birlikte ayrı eve çıktık. Ailem üst katta biz alt katta oturuyorduk. Bir gece saat 23.00 sıralarında eve gittim. Eşim uzanmıştı, bana dedi ki, ‘Babanın hayrına lambayı da söndür.’ O zaman gaz lambaları vardı. Şimdiki gibi kolay değildi bazı şeyler, parmağını basasın ışık kapansın, gibi bir şey söz konusu değildi. Eşimin bunu söylemesi benim zoruma gitti. Odanın köşesine abdest almak için betondan bir yer yapmıştık. Ben de lambayı tutup oraya fırlattım. Tabii içerisi duman ve ateşle doldu. Sonra ben yatağa girdim ve üstümü kapattım. Eşim kalktı ve bana ‘Sen niye böyle yaptın?’ dedi. Ben de dedim ki sen bir daha benden böyle bir şey isteme diye yaptım. Eşim ateşi söndürdü, pencereleri ve kapıyı açtı. Duman çıktıktan sonra eşim yanıma uyumaya geldi ama ben izin vermedim. ‘Sen uyumayacaksın, sabaha kadar salonda bekleyeceksin,’ dedim O zamanlar için bu erkeklik demekti. Bunu yapmasaydım her akşam benden lambayı kapatmamı isteyecekti. Eşimi çok seviyorum ama yardım etmem. O zaman da erkekliğim tutmuştu. Şimdi olsa böyle bir şey yapmam tabii.

Cengiz - Tekrar - Dünyaya - Gelsem - Yine - Eşimle - Evlenirim - Kalegundem com

Bir gün de eve gittim, ‘Canım tatlı istiyor,’ dedim. Gece saat 23.00-24.00 sularıydı. İmkân yok, fırın yok. Ben gidip uyudum. Sonra gecenin bir vakti beni uyandırdı ve ‘Kalk hadi, tatlı yiyesin,’ dedi. Ben de şaşırdım, ‘Ne tatlısı?’ diye sordum. Hamurunu yapmış, ateşini yakmış, tatlısını hazırlamış. O zamanlar elektrik olmadığı için yiyecekleri ocağın üzerinde, ateşte pişiriyordu.

Eşimin bütün huylarını seviyorum. Bana karşı hiç yanlış bir şey yapmadı. Onu çok çalıştırdım. Tarlada sebze ekiyorduk, akşama kadar kazma yapıyordu. Şimdi de aramız çok iyi, inanın ki şu dünyada bizim kadar mutlu kimse yok. Bunun sırrı da insan olmak, birbirine değer vermek. Düşünceler karşılıklı olduğu zaman mutluluk da oluyor. Şimdiki gençler akşam evleniyorlar, sabah boşanıyorlar. Bazı şeyler bu kadar kolay olmamalı.”

Said amcaya, kendi çocuklarına en büyük öğüdünün ne olduğunu sorduğumuzda ise “Çocuklarıma dürüst olun, haram yemeyin, kötülükten uzak durun, derdim her zaman,” diye cevap verdi.

“En büyük acım ağabeyimin ölümü oldu”

“Zor zamanlarım çok oldu. En büyük acım ise ağabeyimin ölümüydü. Ağabeyim öldüğü zaman ben kendimi kaybettim. Tamamen bittim, dedim. En son bir gün kendi kendime dedim ki ‘Ağabeyim bana iyi dediyse de kötü dediyse de ben hiçbir zaman cevap vermedim. Ben cevap vermediğime göre ağabeyim benden razıdır. Ölümü de Allah’ın emridir.’ Ağabeyim hemen hemen Kale ilçesinin ikinci ya da üçüncü adamıydı. Onu herkes tanırdı. Kalede on beş yıl muhtarlık yaptı. Dolayısıyla insanlar onu tanıyordu. Ağabeyimin ölümü benim için çok büyük bir kayıp oldu.”

Said amcaya sağlık durumunun nasıl olduğunu sorduğumuzda, “Sağlık durumum iyi değil. Prostat ameliyatı oldum ve tahlil yaptırdım, sonuçlarım kötü çıktı, onunla uğraşıyorum. İki sene oldu hâlâ uğraşıyorum,” dedi.

Said amcanın sağlık durumunu öğrendiğimizde kendisine geçmiş olsun dileklerimizi ilettik. Ardından acı tatlı anılarını bizimle paylaşan asırlık çınarımıza teşekkür ederek bu güzel sohbetimizi neticelendirdik.

Röportaj/Merve Çelik

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

Sıradaki haber:

Battalgazi Belediyesi ve İlçe Sağlık Müdürlüğü Personellerine Sigaranın Zararları Anlatıldı

HIZLI YORUM YAP

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.