34,2471$% 0.1
37,1105€% 0.88
44,5907£% 0.98
2.979,11%1,85
5.004,00%1,43
2620022฿%1.09907
“Ölçülü yaşamak” diye bir söz vardır bizde. Her şeyi ölçüsünde yaşamak diye. Yaptığın işte, yediğin yemekte, kurduğun muhabbette, ikili ilişkilerde, aile içinde, kısacası hayatın her anında ve her alanında ölçülü yaşamaktır esas olan. Peki, nedir ölçülü yaşamak?
İsrafın her türlüsüne karşı olduğumuzu söyleriz toplum olarak, hatta o kadar emin konuşuruz ki bu konu ile ilgili “Yiyiniz, içiniz ama israf etmeyiniz” ayetinin altında yığınla ekmekleri ve yiyecekleri çöplere taşırız alelacele!! Ölçülü yaşamak bu mudur sizce?
Yani söylediğimiz ile yaptığımızın bir arada olmadığı, tutarsızlığımızın ayyuka çıktığı klasik örneklerden biri aslında söylediğim. İşte ölçülü yaşamanın ilk şartı israf etmemektir bence.
Tüketim çağında, tüketim çılgınlığı ile hareket eden bir tüketim toplumu olarak öncelikle israf etmemeyi öğrenmeliyiz. İsraftan kastımız tabi ki sadece yediklerimiz ve içtiklerimiz değil. Zamanımız, sağlığımız, duygu ve düşüncelerimiz, sohbetlerimiz, değerlerimiz, vefamız, fedakârlığımız, cesaretimiz ve kelime israfı etmemek adına buraya yazamadığım birçok iyi hasletlerimizdir.
Tevazu, anlayış, saygı, sevgi ama evvela samimiyet. Bu çerçevede bakmalıyız hayata ölçülü yaşamak adına. Attığımız her adımda, yaptığımız her işte, konuştuğumuz her sözde samimi olmalıyız. Mesela gülerken samimi gülmeli, yardıma ihtiyacı olan birine samimi yaklaşmalı, muhabbeti de aynı şekilde samimi yapmalıyız. Belki o zaman israfında önüne geçeriz manevi iklimde.
Dilimizin ve kalbimizin aynı şeyi görüp, aynı şeyi söylemesi ve aynı şeyi yaşatmasıdır samimiyet. “Bana benden başkası fayda vermez” diyerek en büyük faydasızlığı yapmamalıyız kendimize. İçtenlikle baktığımız her yerin güzelleştiğini görmeliyiz öncelikle.
“Bananeci” ve “bahaneci” olmak yerine bütün olarak bakmalıyız hayata. Sonuç odaklı ürettiğimiz çözümlerde bireysel fayda yerine toplumsal faydayı gözetmeliyiz her daim. Kısacası iktisat derslerinde gördüğümüz marjinal faydanın yerine toplumsal faydayı merkeze koymalıyız.
Hak ve adalet çerçevesinde bakmalıyız hayata. “Hep bana, hep bana” dediğimiz ve “Ben her daim haklıyım” edası ile konuştuğumuz sürece adalet terazisini dengede tutamayız. İşte ölçüyü kaçırdığımız zaman toplumsal olarak savaş çığırtkanlığını da başlatmış oluruz her daim.
Aslında yukarıda konuştuğumuz maddeleri uygulayabilmemiz için yapacağımız öncelikli iş; kendimizi tanımalıyız ve kim olduğumuzu bilmeliyiz. Hiçbirimiz mükemmel değiliz ve olamayız da aslında.
Kendi özeleştirimizi yapabiliyor ve hatalarımızın üzerine korkusuzca giderek kendimizi toparlamak gayretine girebiliyorsak işte kendimizi tanımaya başlamış olduğumuzu görürüz.
Yani özeleştiri yaparak, muhasebemizi sağlam tutarak kendimizi sevmeliyiz. Çünkü insan kendini sevince başkasını, başkalarını, çevresini, toplumu, yaşadığı şehri, içtiği suyu, soluduğu havayı daha çok sever.
Peki, bunları yapmak çok mu zor? Kendimizi sevmek, hayatı sevmek. Ama aşırıya gitmeden ölçülü sevmektir asıl olan.
Güvenlik bekçilerimiz; komşularımız
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.