20,9783$% 0.73
22,5975€% -0.26
26,4130£% -0.37
1.312,07%-0,73
2.197,00%-1,40
569534฿%1.23473
Kale Gündem – 1975 Malatya doğumlu olan Mesut Altunbey, ilk, orta ve lise öğrenimini tamamladıktan sonra 1992 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesini kazandı. 1992-1996 yılları arasında üniversite eğitimini tamamlayan Altunbey, 1996 yılından beri inşaat sektöründe çalışmaya devam etmekte. Altunbey, 2000 yıllarının başında ise yüksek lisansını ekonomi ve işletme alanında tamamladı.
Mesut Bey’e Avrupa Yapı Sistemleri Firması’nın kurulma hikâyesini sorduğumuzda, mimarlık fakültesini bitirir bitirmez bu alanda profesyonel olarak çalıştığını dile getirdi. Saha mühendisi ve proje yöneticisi olarak çalıştığını dile getiren Altunbey, hiçbir zaman bir yerde kalıp kariyer hedefi olmadığını ve her zaman kendi işini kurma fikrinin aklının bir köşesinde yer edindiğini dile getirdi. Avrupa Yapı Sistemleri firması 2004 yılında kuruldu.
Biz bu işi ilk kurarken tabii ki de, en iyi bildiğim konuyu malzemeciliği ön plana çıkardık. Birçok firmanın sektörde bayiliğini yaptık. Taahhüt işleri yaptık. Taahhüt işeri ciddi anlamda bana tecrübe kazandırdı. Teknik olarak işi biliyorum ama saha kısmını, ticareti orada öğrendim. Bu bilgi birikimiyle beraber 2012 yılından beri de inşaat sektöründe kendi inşaatlarımızı yapıyoruz. Yaklaşık 11 yıl oldu 25’e yakın bina yaptık. Şu an insanlar bu evlerde yaşıyorlar.
Tabii bu keyif verici bir şey. İnsanların o evlerde yaşadığını görmek bize de mutluluk veriyor. O yüzden amacımız insanların mutlu olabileceği yaşam alanları oluşturmak.
Esma Hanım biz proje odaklı çalışıyoruz. Bize sektörden teklif geldiği zaman öncen proje değerlendirmesi yapıyoruz. Biz projeye bir şey katabilir miyiz ya da proje bize bir şey katar mı, o gözle bakıp ona karar veriyoruz. Ankara’da, Yalova’da, Kırklareli’nde, İzmir’de projelerimiz oldu. Şu an ağırlıklı olarak İstanbul ve Ankara’da ciddi anlamada inşaat yapıyoruz. İstanbul’da Bayrampaşa, Silivri, Avcılar, Bahçelievler, İstinye gibi birçok yerde inşaat yaptık. Silivri de bir butik projemiz başladı. Orası ciddi anlamda gelişmekte olan bir bölge. Bizler de o bölgede olmaya karar aldık. Ankara’da şu an devam eden 2 projemiz var, ruhsatlandırma sürecinde olan. 2024 ve 2025 yılında yapılma üzere anlaştığımız işlerimiz var. Elbette Türkiye’nin her yerinde olmaya çalışacağız. Hedefimiz dünyanın birçok ülkesinde iş yapmak.
Her projemiz bize bir şeyler katıyor ama 2012’de kendi inşaatlarımızı yapmaya başladığımızda kendimize olan güvenimiz daha da arttı. Yaptıkça, bitirdikçe ve insanlara sattıkça kendimize olan güvenimiz arttı.
Şöyle söyleyeyim ben sektörden geldiğim için işi de bilen bir insanım. İşin teknik boyutunu işin operasyonel boyutunu iyi biliyorum. Bizim için en büyük şey birçok yerde ilk kez ev alan insanlarla karşılaşmak. Onların mutluluklarını gördüğümde inanın en büyük mutluluk oydu. İnsanların ev alırken o heyecanlarını görmek beni çok mutlu etmişti ve iyi ki bu işi yapıyorum demiştim o zaman.
İnsanların hayatlarına bir şekilde dokunuyoruz. Tabii ki karşılığında para alıyoruz ama inanın bazen bizler de çok ciddi anlamda fedakarlık yapıyoruz. Bi’ insanın ev alamsı da bizlere mutluluk veriyor.
Bir bina depreme nasıl dayanıklı hale getirilir meselesinin çok ciddi araştırılması gerektiğini düşünüyorum. Teknik ekipler tarafından doğru projelendirme yapılması gerektiğini düşünüyorum. Eğer bu ekipler tarafından yapılmıyorsa hiçbir anlamı olmayacağını düşünüyorum. Diğer türlü depreme dayanıklı ev nasıl yapılır sorusuna gelince Türkiye’de maalesef müteahhitlik konusunda yasal bir sıkıntı var. Bugün siz dahil gidip müteahhitlik karnesi alıp inşaat yapabiliyorsunuz. Bi’ kere bunun önüne geçilmesi gerekiyor. İnsan hayatının söz konusu olduğu yapılarda hiç inşaat tecrübesi olamayan kişiler rahatlıkla müteallik karnesi alıp inşaat yapabiliyor. Bunun önüne geçilmesi gerekiyor. Yasal zeminin hazırlanması gerekiyor. Bu işi bilen, hatta mimar ve mühendisler arasında da belli bir tecrübeye ulaşmış insanlara yetki verilmesi gerekiyor. Hükümet o anlamada birtakım adımlar attı ama hâlâ o sürecin tamamlandığını düşünmüyorum.
Avrupa Kıtası ülkelerinde 35 bin müteahhit varken Türkiye’de 400 ile 500 bin arasında değişen müteallik karnesi alan var. Bu zaten bir çelişki olduğunu göstermekte. Bu işi gerçekten bilen insanların yapması gerek.
Yeniden yapılaşama için depreme daha uygun yerler varda şehrin o yerlere kurulması elbette tercih edilmeli ama bunların tarım alanı olmaması gerekiyor. Ülkemizdeki en büyük sorun tarım alanları biliyorsunuz. Tarım alanları imara açıldığı için ciddi anlamda sorunlar yaşıyoruz. Eğer rezerve alanlar bulunabiliyorsa; depreme dayanıklı ve tarım alanı olmayan o yerlere kurulmasında fayda var. Mevcut yere yapılacaksa; projelendirilmesi gerekiyor, zemin değerlendirmesi yapılması gerekiyor, fay hattının nerede geçildiğine bakılması gerekiyor, nerelere ne yapılacak, hangi alanlar yeşil alan, nerelere konut inşaatı yapılacak bütün bunların doğru planlanması gerekiyor.
Tarım alanları kolay oluşmuyor. Rant kaygısı ve vahşice para kazanma arzusu, gelecek nesillerin hakkı olan alanları bizler imara açıyoruz. Bilerek ya da bilmeyerek rant kaygısıyla bunu yapıyoruz. Trakya Ovası biliyorsunuz ki bir tarım havzası. Bence buranın imara kapatılması gerekiyor. Nüfusun 3’te 1’i ne yazık ki İstanbul ve çevresinde, bunun bütün Anadolu’ya yayılması gerekiyor. Trakya Ovası bütün Avrupa’yı besleyecek bir verimliliğe sahip ama biz bunu değerlendiremiyoruz. Ne yaptık fabrikalar açtık, ne yaptık yapı imarını açtık. Buğday tarlalarının, ayçiçek tarlalarının içinde inşaatlar yapılıyor, inanın gördüğümde bir inşaatçı olarak çok üzülüyorum. Yeni şehirleşmede bunu fırsata çevirip daha güzel, daha modern şehirler, daha sağlıklı, daha altyapısı güzel şehirler inşa edebiliriz.
Tabii standartları var. Çizilen proje ve statik hesaplara göre demirin çapı, kullanılacak demirin detayları, betonun özellikleri belirleniyor.
Yine terzi meselesine geliyoruz. Ne yazık ki Türkiye’de bu anlamda sektörde belli bir eğitimden geçilmiyor. Maalesef müteallik yapan birçok firmanın teknik ekibi bulunmuyor hepsi alaylı. Projelerin başından muhakkak teknik bir adamın olması gerekiyor. Hükümetin ciddi bir reform yaparak bu işin önüne geçmesi gerekiyor.
Köydeki evler tek katlı en fazla iki katlıdır. Biliyorsunuz ki Anadolu’daki evler kerpiçten yapılıyor. Bir de fay hattı üzerinde değilse daha farklı bir performans gösteriliyor.
Eğer ihtiyaç varsa tabii ki kullanılması gerekiliyor. Sismik izolasyon özellikle büyük binalarda mutlaka kullanılmalı. Devlet hastaneleri, okullar, devlet kurumları gibi büyük çaplı binalardaki yük dağılımını yapıldığı için kullanmakta yarar var. Ufak binalarda maaliyet fazla olduğu için maalesef kullanılamıyor.
Biz kendi inşaatlarımızda gravitasyon, kütleleri birbirlerinden ayırıyoruz. Hareket ayrı çalışabilsin diye. Silivri projemizde kütleleri birbirinden ayırdık. Zemin değiştirmeyi de doğru yaparsanız ciddi anlamda sorun yaşamazsınız.
Röportaj: Esmanur Kadak
Nedim Karakaş: “İnsanlarımız bir araya gelemiyordu”
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.