34,6949$% 0.26
36,7074€% 0.24
44,1446£% 0.23
2.964,31%1,02
4.957,00%0,56
3321335฿%0.51675
Kale Gündem muhabiri Hülya Koca, deprem bölgesine gönüllü olarak giden bir öğretmenle yapmış olduğu görüşme neticesinde bölgede yaşananları aktarıyor.
Deprem bölgesinde gönüllü olarak görev alan öğretmenle yapılan söyleşinin soru ve yanıtları şu şekilde:
Kendinizi tanıtır mısınız?
Adım Levent, Ankara’da 15 yıldır özel eğitim öğretmeni olarak çalışıyorum, 40 yaşındayım. Depremi sabah saat 09.00 gibi öğrendim. İlk işim Gaziantep’deki kuzenim, Maraş ve Hatay’daki arkadaşlarıma ulaşmak oldu. Twitter’a bakınca depremin boyutu korkunçtu. Bunun üzerine ne yaparız diye düşünmeye başladık, gün içerisinde bir bocalama şaşkınlık vardı. Sonrasında daha önceki okulumda çalıştığım bir arkadaşımla kurumlara gidelim dedik. Tandoğan Kampüsüne geldik ve geç saate kadar koli yapma ve taşıma, gelen eşyaları ayırıp ve paketleme işi yaptık.
Sizi yardıma iten hissiyat neydi?
Bizim ilk düşündüğümüz kayınbiraderimle birlikte Hatay ve Kahramanmaraş’a gitmekti. Çünkü Nurhak’ta arkadaşlarım vardı. Bir öğretmen arkadaşa ulaştım. Kardan dolayı gelen araçlar için yollar kapalı bilgisini alınca gidemedik. Gidemeyince bu süreçte Çankaya Belediyesinde ve Yenimahalle Belediyesinde çalıştık. İhtiyaç nerede varsa gün içeresinde oraya gidiyorduk. Üyesi olduğum KESK ile depremin 7’nci günü Pazarcık’a gittim.
Pazarcık’taki izlenimlerinizi anlatabilir misiniz?
Bizim gittiğimiz bir koordinasyon merkezi vardı. Saat 04.00’te Kahramanmaraş’ın Hoca köyüne gittik. 200 yakın gönüllü vardı. Orada cemevi ya da köy toplanma evinde toplanılıyordu. Hep beraber burada kalınıyordu. Üç dört genç dışarıdaydı. Orada bir çalışma vardı gelen yardımları bir grubun aldığı, diğer grubun ayırım yaptığı ve başka bir grubunda köylere gidecek araçlara yüklediği bir çalışma sistemi vardı. Kahvaltı yaptıktan sonra Pazarcık merkeze geçtik ve çadır kurduk. Bölgeye gittiğimizde yıkılan evleri görünce uzaktan görmeyle yakından görme aynı değil. Ürperiyorsun, korkuyorsun ve insanlar buradan sağ çıkabilir mi, her şey kağıt gibi. O yıkımlar gerçekten korkunç. Göçükte kalanları düşünüyorsun ne yaşadığını düşünüyorsun ve bende orada olsam nasıl çıkarım diye düşünüyorsun. İlk böyle geçti kendi çadırlarımızı kurduk. Kendi çadırını kuramayan bir amca vardı çünkü AFAD çadır bölgeleri hariç çadır kurmuyordu. Amcanın bir çadırı vardı. Bizde evinin önüne o çadırı kurduk. Evini gösterdi bize, az hasarlıydı ama merdivenler patlamıştı ve korkunç görünüyordu. Bizim çadır kuruduğumuz yerde yıkım çok azdı. Silopi Belediyesi üç öğün yemek veriyordu. Başka dayanışmalar da vardı. Keçiören Belediyesi çöpleri topluyordu, Tunceli Belediyesi ve Alevi Kültür Derneğinin yardım yerleri vardı. Onlara baktık. Çadır kentte Tunceli Belediyesi birlikte yardım dağıttım onlarda AFAD birlikte çalışıyordu. Sonraki günlerde çadırlarda çocuklarla birlikte etkinlik yapıldı. Bize gelen yardımları oradaki insanlara dağıttık.
Siz bir öğretmensiniz orada nasıl faaliyette bulundunuz?
Aslında çok büyük bir faaliyette bulunamadık. İlk çevredeki çöpleri topladık. Salgın hastalık olabilir. Biz bunları toplarsak halkta duyarlılık olabilir dedik. Geldiğimizde Pazarcık’ta seyyar tuvaletler kurulmamıştı. Biz gelirken yeni kuruluyordu. Cami vardı insanlar oraya gidiyordu ama uzaktı. Maalesef insanlar tuvaletini dışarı yapıyordu. Orada atanamayan bir resim öğretmeniyle birkaç arkadaşımız birlikte çadırları boyadık ve çocuklarla resim yaptık. Bizim sendikamızın olduğu bölgede çocuklarla spor, beden eğitimi, koşma faaliyetleri yapıldı. Deprem bölgesinde olmak insanı daha iyi hissettiriyor. İnsanları nasıl yardım yapabilirim düşüncesi iyi hissettiriyor. Yoksa insan rahat duramıyor. Deprem var, insanların ihtiyacı var. Asıl sorun döndükten sonra. Buraya döndükten sonra çok yorucu her şey. İnsanların yaşamını düşünüyorsun, çadırda kalıyor, gündelik yaşamı aksamış, gelecekle planı olan hayalleri olan insanlar yarınını göremiyor. Bu acı bir şey. İnsanlar kimseye muhtaç değildi ama sabah kalktığında her şeyini kaybetmişlerdi. İnsanlar günü yardım sırasında ve yardım bekleyerek geçiriyorlar bu durumda çok acı. Deprem bölgesinden geldikten sonra dönem dönem sıkıntı çektim geceleri uyumadım, kabus gördüm ve hâlâ da görüyorum. Terapist arkadaşla görüştüm ve kabuslar genellikle ölüm kaygısıyla alakalı dedi. Genellikle ilk geldiğim günler deprem bölgesinde gibi hissediyordum.
Gittiğiniz bölgede depremi hissetiniz mi?
Bazı dönemler artçı sarsıntılar olmuş ama ben pek hissetmedim. Sadece geleceğimiz günden öncesi sarsıntıyla uyandım. Çadırdaki diğer arkadaş çadırdan çıkmada tereddüt yaşadı ama çok paniklemiştik. Bende çadırdayız yıkılsa da bir şey olmaz diye düşünüyordum. Korkmadığımı düşündüğümde bile kalbimin küt küt atıyordu. Aslında gerçekten korkmuştum. Benim gibi hiçbir şey yaşamamış insan için çok büyük sıkıntı diğer depremi yaşayanlar için de her şey çok zor. Hatta diğer çadırdaki birkaç öğretmen çadırdan çıkmıştı. O insanlar için her sarsıntı büyük bir travma. Mesela benim kuzenim Gaziantep’te depreme çocuğuyla yakalandı. Trabzon’da annesinin yanına gitti. Kuzenim anlatıyor; O gün ben uyumadım kitap okuyordum. 4 gibi çocuğu tuvalete götürdüm geldim. İnanılmaz sarsıldım öyle kaldım kapının yanında çocuğu götüremiyorum huysuzlandı. Kaldıramıyorum da ağır. Artık ne olursa olsun orada kaldım, büyük gümbürtüyle ses geldi evimiz yıkıldığını düşündüm, dedi. Kuzenim aynı gün Trabzon’a gitmişti. Gitmesi 30 saat kadar sürmüş, aslında o kadar sürmezdi.
Mesela orada bir öğretmen arkadaşla karşılaştık ve bize bütün birikimiyle ev aldığını, hayatının yoksullukla geçtiğini, tam toparlama aşamasındayken eşinin işten çıkarıldığını anlattı. Tekrar toparlanmak için çalışmaya başladıklarını anlattıklarında ise deprem olduğunu söyledi. Bütün varlığımı ve evini kaybetmiş, deprem anında çocuğuna bir şey olmasın diye üzerine kapanmış. Öğretmen arkadaş, ‘Toparlamaya çalışsam on yıl, yaşım 50 oluyor’ dedi, bu saatten sonra insanlarda umutsuzlukları artıyor. Aslında daha da kötüsü var demek onları inciten sözler çünkü bunun daha kötüsü yok. İnsanlar ya ailesini kaybetti ya da tüm birikimlerini.
Hatay’dan gelen bir başka öğretmenle konuştuk, öğretmen arkadaş fincanlarını kaybettiğini söyledi, normalde fincanlar önemli bir şey değil ama orada hayatımın bir hatırası var. Çocuklarımın fotoğraflarını alamadım dedi. Bunlar ölümün yanında bir şey değil ama anımızı, hatıramızı, kentimizi kayıp ettik. Bunlar da dramatik olaylar.
Deprem Bölgesinde daha önce konuşmayan, ya da siyasi meselelerden ötürü yakın olamayan herkesin kenetlendiğini gördük. Ne siyasi polemikler ne ayrıştırıcı diller hiçbir şey toplum gönül bağını bu anlamda bölemedi. Binlerce gönüllü daha fazla ne yaparız düşüncesindeydi. Buradaki insanlar ve deprem bölgesindeki gönüllüler hepsi organize bir şekilde yardım yapıyordu. Halk organize ve dayanışma kimliğini ortaya koymuştu. Toplumun siyasi, politik, dini görüşleri deprem bölgesinde anlamsız kaldı. İnsan olmanın gereği gibi hareket edildi.
AFAD, Kızılay ve devlet kurumları oraya ulaşana kadar halk oraya ulaşmıştı. Kurtarma işi profesyonel kişilerin işiydi. Buradaki yerel halkın yapabildikleri; ekmek, su, gıda, kıyafet göndermekti. Halkın bu açıdan eksikliği olabilir. Deprem bölgesinde bir gün geç kalma ölümcül sonuçlar doğuruyor. Soğuk havalarda orada çadırda kaldık, uyku tulumlarımız vardı ama uyku tulumumuz olduğu halde Maraş gece çok soğuktu. İnsanlar enkazın altında nasıl durduğunu düşündük çünkü bizden 1 hafta önce hava daha soğuktu. İlk günlerde kar yağıyordu. Hava durumu oradaki insanlar için büyük bir talihsizlik.
Arkadaşlarımızla yemek almazdık herkes alır belki tekrar gelir yemek alırlar diye sonra yemek alırdık. Yemekleri Silopi Belediyesi dağıtıyordu aş evi kurmuşlardı. Sabah 5’ten gece 11’e kadar çalışıyordu. Hayatımda bu kadar güler yüzlü insanlar tanımadım. Onlara hiç mi suratınız asılmaz, yorumlamaz mısınız’ diye sordum. İki yüz kişi geliyorsa onlar 400 kişi için yemek çıkartıyorlardı. İnsani davranışlarından dolayı onlara teşekkür ettim. Yemek sırasında cebimize doldurduğumuz çikolataları çocuklara dağıtırdık. Bunu dağıtmaya utanırdık. Çok çelişkili durumlar yaşadık. İnsanlar darılır mı üzülür mü diye düşünürdük.
Haber: Esmanur Kadak/ Hülya Koca
2 bin 100 konteyner kuruldu
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.