34,9525$% 0.17
36,7090€% 0.24
44,2520£% -0.01
2.995,74%-0,34
4.911,00%-0,46
3509204฿%0.07751
Geçen hafta bu köşede faiz meselesi ile ilgili yazdığım yazıda, faize iki faklı bakış açısının olduğunu belirtmiştim. Bu yazıda da inanç açısından bakanların tarihi süreç içerisinde faiz ile ilgili farklı uygulamalarına değinmek istiyorum.
İnanç yönüyle bakanlardan kastım sadece İslam inancı ile sınırlıdır. Faiz bütün inançlardan önce de var olan bir uygulamaydı ancak şerri hükümlere göre ise tamamen yasaklandı. Zamanla ticaret uluslararası boyut kazandı ve devletler de birbirlerinden borç almaya başladı. Uluslararası ticaretin kuralları faize inanç temelli yaklaşanları farklı arayışlara itti. İşte ulema dediğim ilim sınıfı, verdiği fetvalarla günün ihtiyaçlarına göre görüşler belirtti ve İslam devletleri de dış borç alırken bu fetvaları esas aldı. Zamanla verilen fetvaların kapsamı genişledi.
Osmanlı Devleti faiz ile ilgili bu günkü katılım bankacılığının da esas aldığı alternatif yöntemler geliştirdi. Dış borç alırken Galat Bankerleri ile ünlenen sarrafları kullandı. Böylece ilk dış borcu Fransız bankalarından aldı. Daha sonra aldığı borcun anaparasını ve faizini ödeyemeyince dış piyasalardan çok daha yüksek faiz ile borçlandı.
Özellikle Osmanlı Devletine dikkat çekmemin nedeni ise şeriat yasalarına göre yönetilmesidir. Ancak küresel ticaretin kuralları şerri yasalara göre oluşturulmadığı için, farklı çözümlerin geliştirilmesi de normal karşılanmalıdır. Yetimler ve öksüzler adına ayrılan paranın faizde değerlendirildiği de yine tarih kaynaklarında mevcut.
Türkiye şeriat yasalarına göre yönetilmediği için küresel finans sistemine entegre bir ekonomi modelini benimsemiştir. İşin devlet tarafında tamamen uluslararası iktisat kuralları geçerlidir. Ancak faiz hassasiyeti olan bireyler için de katılım bankacılığı sistemi geliştirilmiştir. Finans sektörü içerindeki toplam payı yüzde 20 seviyelerinde olsa da yine de alternatif olması açısından katılım bankacılığı doğru bir uygulamadır ve desteklenmelidir.
Asıl değinmek istediğim örnek ise şudur: yakın geçmişte Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu, “Toplu Konut İdaresi (TOKİ) tarafından uygulanan Sosyal Konut Projesinin dini hükmü nedir?” sorusuna cevap verdi. Cevabını olduğu gibi yazıyorum:
İslam’da faiz, kesin olarak haram kılınmıştır. Bir zaruret bulunmadıkça faiz almak da vermek de caiz değildir. İş kurmak veya genişletmek; ev, araba satın almak üzere kişi, kuruluş veya bankalardan alınan faizli krediler de bu kapsamdadır ve caiz değildir. TOKİ aracılığıyla devreye alınan son uygulama ise devletin, alt veya orta gelirli vatandaşlarına yönelik olarak ürettiği bir sosyal konut projesidir. Bu projede, peşinat haricindeki tutar, kamu bankaları vasıtasıyla kredilendirilmekte olup devletin söz konusu borçlandırmadaki amacı, faiz geliri elde etmek değil, aksine ödeme güçlüğü içindeki vatandaşlarının ev sahibi olmalarına yardımcı olmaktır. Bu itibarla, devlet TOKİ’nin bu uygulamasında başka bir yolla konut alma imkânı tanımadığından, belirtilen niyet ve amaçlar doğrultusunda söz konusu projeden yararlanmak caizdir.”
DİB`nın burada esas aldığı kriter bireylerin niyeti ve devletin amacıdır. Ödeme imkanı olmayan vatandaşların iyi niyeti ve devletin de bu vatandaşlara verdiği kredilerden kar amacı taşımaması uygun bulunmuştur.
Küreselleşme bütün dünyaya yayıldı. Ya bütün dünyadan kopuk bir sistem kurarsınız ve tamamıyla dini hükümlere göre bir ekonomik model uygularsınız ya da küresel sistem içerisinde kalarak farklı alternatifler geliştirirsiniz. Dünya ile bağımızı koparamayacağımıza göre alternatif geliştirmek ve dünya ticaret hacminden daha fazla pay alarak, söz söyleme hakkına sahip olmak gerekiyor. Zamanın şartlarına göre inançlı insanları yönlendirmek de ulemanın (ilim sınıf) alanına giriyor.
İnancımıza göre faiz haramdır. O zaman şu soruyu sorma hakkımız doğar: Peki enflasyon helal midir? Alım gücü düşen bireyler kayıplarını nasıl telafi edecekler? Küresel ekonomik sistemde faiz-enflasyon ilişkisi birbirini dengelemek üzerine kurulmuş. Birbiriyle bağlantılı bu iki kavramdan faiz, İslam inancına göre kesin haram olduğuna göre, geriye enflasyona çözüm bulmak kalıyor. Türkiye`de enflasyon yıllık yüzde 84. Faiz ise yüzde 9.5`e indirildi. Türkçesi şu: Pahalılık almış başını giderken, alım gücü de aynı hızda düşüyor. O halde inanç temelli bakanlardan buna bir çözüm bulmaları beklenir. Sadece “haramdır” demek yetmiyor! Hayrettin Karaman birkaç yazıda bu konuya dair yazılar kaleme aldı. Okumanızı tavsiye ederim.
Bu konuyu ilim insanlarına bırakıp ikinci gruba dair faiz değerlendirmesi ile devam edelim. Zira iktisat bir bilimdir ve faiz enflasyon meselesine de matematik penceresinden bakmak daha faydalı olur diye düşünüyorum.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir. Kale Gündem Gazetesi’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Dinlemek ve Anlamak
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.