Eski Uygarlıklarda Kurban - Kale Gündem - Haberler - Son Dakika Haberleri - Malatya Kale İlçesi
DOLAR

34,7637$% 0.07

EURO

36,6164% 0.18

STERLİN

44,1619£% 0.28

GRAM ALTIN

2.961,99%0,39

ÇEYREK ALTIN

4.908,00%0,28

BİTCOİN

3358875฿%0.66987

Öğle Vakti a 12:22
Malatya KAPALI
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a

Eski Uygarlıklarda Kurban

Kale Gündem – Çok eski doğa dinlerinde Mezopotamya, Anadolu, Mısır, Hint, Çin, İran ve İbrani, yılın belli aylarında dini törenlerle kurban sunma, bayram yapma, geleneği vardır. Ancak insanlık tarihinde en fazla şöhret bulan kurban olayı Hz İbrahim’in oğlu Hz. İsmail’i kesmeye teşebbüs olayıdır. Çocukların kurban edilişi eski Sami dünyasından gelen bir şükran geleneğidir.

Tarım topluluklarında, bereket tanrılarını bedenleştirdiğine inanılan kutsal krallar güçten düştüklerinde, toprağın verimini olumsuz yönde etkilememeleri için kurban edilirlerdi. Bazen de, kralların yerine bir süre için başkaları kutsanır ve kurban edilirdi.

Örneğin, Batı Afrika’da, Togo ile Nijerya arasında, Ben’in güneyinde yaşayan Fonlar, krallarının ölümü dolayısıyla çok gösterişli insan kurban etme törenleri düzenlerlerdi. Yine Batı Afrika’da, Gana’nın güneyinde, Togo ile Fildişi Kıyısına komşu bölgelerde yaşayan halka, Asantiler denirdi. Asantiler de, Taze Yam Şenliği’nde, genellikle suçluları ve bazen de köleleri kurban ederlerdi.

İnsanlık tarihine bakıldığında insanoğlunun çözemediği, karşısında çaresiz kaldığı güçleri tanrılaştırdığı görülür. Kurban keserek tanrıların yanında yer almak, tanrılar adına tapınaklar inşa etmek mitolojik kültürlerde yer alır.

Eski Türklerde Kurban

Eski Türklerde tören ve ayinlerin nasıl yapıldığı tam olarak bilinmemektedir. Bu konudaki bilgiler, sadece destan ve destan kalıntılarının yorumlanmasından toplanabilmektedir. Bunlara göre Şamanist Türklerin ayin ve törenlerini iki kısma ayırmak mümkündür; belirli vakitlerde yapılması gereken ayin ve törenler ile tesadüfi olaylar sebebiyle yapılan ayin ve törenler.

Bütün dinlerde ve cemiyetlerde önemli bir yere sahip olan kurbanın, Türk topluluklarında da mühim bir yeri bulunduğu muhakkaktır. Türk içtimai hayatının hiçbir safhası yoktur ki kurbanla icra edilmeden başlanmamıştır. Kurban, Türklerin ibadet hayatının en ince noktasına kadar nüfuz etmiştir.

Türklerde kurban ibadeti incelendiğinde; bazı törenler vardır ki özellikle ilkbahar ve güz törenleri, coşkulu bir şekilde bir bayram havasında yapılırdı. Ölenin ölüm yıl dönümünde, yatır ve mezar ziyaretlerinde kanlı ve kansız kurbanlar sunulurdu ki bu kurbanların da belirli bir zamanı yoktur.

Diğer dinlerde olduğu gibi Türklerde de kurban kanlı ve kansız olmak üzere ikiye ayrılırdı. Kanlı kurban olarak koyun, keçi ve at kurban edilirdi. Kaynaklar eski Türklerin en büyük kurbanının at olduğunu ortaya koyarken, Eski Türklerde en makbul kurban hayvanının yak denilen Tibet öküzü olduğunu, bunun kuyruğunun atkuyruğuna benzediğini ancak bu öküzün ele geçirilmesinin zor olması sebebiyle bunun yerine başka öküz veya at kurban edildiğini bilinmektedir.

Bunların yanında Türkler için ilginç olan bir bilgi de domuz kurbanıdır. Türklerin kültüründe domuzun da kurbanlık hayvanlar arasında yer almıştır. Kış ayı başında da Sarı Han için domuz yavrusu kurban edilmiştir.

Kurban edilecek hayvanlar, Yunan ve Roma dinlerinde olduğu gibi belirli özellikleri taşımak zorundadır. Mesela Altay Türkleri, “Tanrı Ülgen” için beyaz at kurban ederlerdi. Yine kurban edilen hayvanların erkekleri makbul sayılırdı. Koyun, keçi gibi hayvanlardan beyaz tüylü ve siyah başlı olanlar kurban edilirdi.

Türklerde önemli unsurlardan biri de dağdır. Kurbanları tanrıya dağlarda ve mağaralarda sunarlardı. Türklerdeki dağ kültü ile Yunan düşüncesindeki dağ kültü arasında bazı ortak noktalar bulunmaktadır. Yunan mitolojisine göre Olimpus dağı tanrıların oturduğu dağdır ve kutsaldır. Türklerde de gök tanrı düşüncesi, dağların yüce, görkemli görünüşü ile özdeşleştirilip, göğe yükselmelerinden dolayı tanrıların mekânları gibi düşünülmesine sebebiyet vermiş olabilir.

Türkler ilkbahar ve sonbaharda kutsal saydıkları dağa kurbanlarını götürürlerdi. Bu kurbanlar kam ve Şamanların eşliğinde belirli usullere göre öldürülürler, birçok dualar eşliğinde ve oldukça törensel bir tarzda ibadetler yapılırdı. Aslında kurbanlığın tamamının tanrıya yakılarak sunulması gerekirken sadece ön kısmı ayrı bir tencerede pişirilirdi. Arka kısmı da başka tencerede kurbanlık harici kesilen hayvanlarla beraber pişirilir ve oradakilere ikram edilirdi. Pişen ön kısım, yenilen ve artan etler, kemiklerle beraber ateşte yakılırdı. Bu esnada dumanın çıkışına göre de “Kam”, bazı kehanetlerde bulunurdu.

“Saçı”da denilen kansız kurbanların Türklerin hayatında önemli bir yeri vardır. Belirli günlere mahsus büyük törenlerle beraber uygulanan kansız kurbanlar yanında çeşitli ziyaret ve türbelere bağlanan iplerden fakir ve düşkünlere verilen sadakalara varıncaya kadar hepsi kansız kurbanlar arasında bulunuyor. Bazı Şamanistlere göre yıldırım tanrısı vardır. Urenhalar yıldırım tanrısına süt, ayran gibi kansız kurban sunarlardı. Urenha, Kazak, Kırgız kadınları ilkbaharda ilk şimşek çaktığı, gök gürlediği gün çadır etrafında süt, ayran, kımız kaplarını dolaştırıp saçı töreni yaparlardı.

Saçı her kavmin kendi emeği ile kazandığı en kıymetli ve mübarek saydığı nimetlerden olurdu. Göçebe kavimlerde süt, kımız, yağ olarak; çiftçi kavimlerde buğday, darı, şarap; tüccar kavimlerde para vs. saçı olarak kullanılırdı. Bu kansız kurbanlar yanında Türk kültüründe önemli bir yere sahip olan “Idhuk”lar vardır. Idhuk; kutlu ve mübarek olan, sahibinin yaptığı bir adaktan dolayı salını verilen, bırakılan hayvanlara verilen addır.

Türklerde kurban kesme sebepleri oldukça fazladır. Özellikle Türkler İslam’dan önce birçok ruhlara taparlardı. Bu ruhları memnun etmek ve onların kötülüklerinden korunmak amacıyla kurban sunarlardı. Bu kötü ruhlardan biri de “Erlik”tir. Altaylılara göre güçlü kuvvetli anlamına gelen Erliğe, Uygur-Buda metinlerinde, yer altındaki karanlık dünyanın hâkimi ve ölüm ruhu olarak “Erklig Yama” denirdi. Buradan geçmiş olan Erlik, Uygurlarda kötü ruhların başkanı olarak adlandırılmıştır. Uygurlara göre Erlik, insanlara her türlü kötülüğü yapar, insanlara ve hayvanlara çeşitli hastalıklar bulaştırmak suretiyle onlardan kurban isterdi.

Eğer kurban verilmezse musallat olduğu obaya veya aileye ölümle, felaketle ruhlarını gönderirdi. Öldürdüğü insanların canlarını yer altındaki karanlık dünyasına çekerek kendisine hizmetçi yapardı. Türkler “Erliğe” istemeden de olsa kurban sunarlardı. Türkler daha bunun gibi dağ ruhlarına ölülerin arkasından ve doğumlarda ata ruhlarına kurban verirlerdi.

Genel hatlarıyla baktığımızda Türk boylarında verilen bu kurbanların, öteki dünyada ölenin ya da tanrının hizmetinde olacağı düşüncesi bulunmaktadır. Bu sebepten dolayıdır ki kurbanlıklar, kemikleri kırılmadan kazancı denilen uzman kişiler tarafından pişirilirlerdi. Kemiklerin kırılmamasına özen gösterilmesine bir sebep de Türklerin inancına göre bu hayvanların tekrar dünyaya geleceğidir. Eğer o hayvanlara eziyet edilirse tekrar dünyaya geldiğinde bunları kendi cinslerine söyleyip insanları av sız bırakabilirlerdi.

Ölen Türkün atı kurban edilerek onunla birlikte gömülmekteydi. Bunun sebebi ise ölen yiğidin öbür dünyada yaya kalmamasıydı. Eski Türklerde ölüm halinde yas törenleri yapılır, kırlarda ise ölünün bulunduğu çadırın etrafında süratli atlarla dolaşılır, saçlar kesilir, saç-baş dağıtılır, yüz ve kulak bıçakla çizilerek kan akıtılır, ölenin atları kuyrukları kesilerek kurban edilir, ayrıca yemek verilirdi. Bu törenlere “yoğ”denilirdi.

Eski Hindistan’da Kurban

Eski Hindistan’da tanrılara sunulan kurbanlar, ölenlerin ruhlarını kurtuluşa eriştirir. Kurban kesilmediği takdirde, ölenlerin korkunç devlerin arasında ıstırap içinde kalacaklarına inanılır. Hindular ve Brahmanların ise başlangıçta, ölen kişiler için kurban kestikleri ve ölülerin ancak bu yolla huzura erişeceklerini düşündükleri ortaya konulmuştur.

Hinduizm’de inekler; yer, gök ve havanın annesi olarak kabul edilirler. Hindistan’daki dini eğilime göre, insan üç ayrı yoldan kurtuluşa ulaşabilir ki bunlardan biri de kurbanlardır. Kurban, Hinduizm’de çok yer tutar. Kutsal olarak kabul ettikleri kitap “Vedalar”ın emrettiği dini yaşam kurbanlar çevresinde yoğunlaşmış olup, tanrılar bile kudretlerini ancak kurbanlar sayesinde gösterirler. Evreni kurbanların yarattığına inanılır.

Brahmanlar sadece kurban törenlerini gerçekleştirmekle kalmazlar, aynı zamanda sihir ve büyü yaparak insanları ve tanrıları kontrolleri altına aldıklarına inanırlar. Brahmanlar, Hindistan’da hayvan kurban edebilecek tek insanlardır. Bir dönem insanları da kurban etmişlerse de bu daha sonra kaldırılmıştır.

Hintliler; tanrılara kurban sunmakla hem maddi hastalıklardan kurtulacaklarına hem de dünyayı düzelteceklerine inanırlar. Birçok inek, koyun, keçi ve at kurban olarak kesilmiş ve bu hayvanların etleri törene katılanlarca yenmiştir. Öküz ve kısır inek eti yiyene “ateş” denir. Et bir törenle sunulur. Atalara götürülmesi için bir keçi de ateşe sunulur. Evlenme törenleri sırasında yenmek amacıyla kısır bir inek kesilir. Kurban olarak sunulan atların, koçların, kısır ineklerin ve bizonların etleri pişirilir. Yazılı belgelerde bir de mezbahadan söz edilmektedir. Ancak, daha sonraki dönemlerde tanrılara hayvan kurban etme ve konuklara ikramda bulunma dışında hayvan öldürmek tümüyle yasaklanır.

Etin tüketilmesi konusunda şölen ile hayvan kurban etme aynı yönde değerlendirilmiştir. Bu arada yaşanan yoğun bir kuraklıktan sonra, hayvan kurbanı yasaklanır. Bunu izleyen evrede ise, tartışılan çeşitli sosyo-ekonomik nedenlerle sığır eti Hindistan’da yasaklanmış ete dönüşür. Vedizm’de kurban tanrıların besinidir. Batılılarca anlaşılması güç olmakla beraber, kurbanlar tanrıları yaratırlar. Tanrıları yarattıktan sonra onları besleyen kurbanların aracılığı ile insanın uzun ömürlü olması, zengin olması ve erkek çocuk sahibi olması, öldükten sonra da yaşamak gibi arzularını tatmine olanak verir. Bu devrede insan için kurtuluş, kurban yoluyla elde edilir.

Eski Mısır’da Kurban

Eski Mısır’da, özellikle Nil nehrine insan kurban edilmesi çok yaygındır. Bunun yanı sıra hayvanlar da kurban edilir. Kurban edilen hayvanlar arasında ilkel kabile dinlerinde olduğu gibi totemler bulunur. Bu bağlamda tanrı Osiris adına düzenlenen kurban törenlerinde, kutsal bir boğa kurban edilip on dört parçaya bölünür ve töreni izleyen insanlarca eti tüketilir. Kutsal bir boğa ya da öküz şeklinde betimlenen Osiris’in dirilişini sembolize etmek için yenilen boğanın yerine başka bir kutsal boğa konulur.

Ayrıca Eski Mısır’da kurbanın, tanrıları doyurmaya yaradığı düşünülmüş ve öyle anlaşılmıştır. En büyük tanrı Sis için de önce dua edilir; sonra onun adına bir inek kurban edilir. Önceden muayene edilip kurban olarak işaretlenmiş hayvanlar, kesilmek üzere tapınağa getirilince odun yığını ateşlenir. Sonra bu ateşe şarap dökülür ve tanrının adı çağrılarak kurban edilecek hayvan kesilir. Kurban tapınakta yakılırken orada bulunanlar feryat ederek üzüntülerini dile getirirler. Bir süre sonra da bu insanlar, kurban edilen hayvandan arta kalan etleri tüketirler. Eski Mısır’da kurban edilen kuzu ve oğlağın kanı, çevreye sürülür. Sürülen bu kan, tanrının hakkı sayılır. Ayrıca yılda iki kez tanrılara domuz kurban edilir ve ancak bu günlerde domuz eti yenir. Bunun dışında kalan diğer günlerde ise domuz eti yenmez.

Eski Yunanlılarda Kurban

Yunanlılar Hind-i Avrupai bir millet olup, “Asi” soyudan gelirler. Bu sebeple Yunan dininde hem Hint dinlerinin hem de eski Avrupa dinlerinin etkisi görülür. Eski Yunanlılar inandıkları tanrıları, insanlığın en üst mertebesine ulaşmış insan sureti olarak görürlerdi.

Yunanlıların efsanelerine kadar işlemiş olan kurban uygulamaları, Yunanlıların dini içerisinde oldukça önemli bir yere sahiptir. Bu uygulamalar sıradan sungular şeklinde olmayıp, en ince detayına kadar belirlenmiş oldukça kesin olan ayinlerdir. Bunu sunulacak kurbanın takdim şekli ve merasim şartlarının sunaklara yazılı olmasından da anlamak mümkündür.

Eski Yunanda tanrılar erkek ve dişi olarak ayrılır ve erkek tanrılar için erkek, dişi tanrılar için de dişi kurbanlar takdim edilirdi. Kurban edilecek hayvanlar evcil hayvanlardan, yabani hayvanlara, kuşlardan balıklara kadar çeşitliydi. Fakat bazı tanrılar için özel kurbanlar sunulurdu. Bunlar “Gök Tanrıları” için beyaz, “Yer altı ve Deniz Tanrıları” için siyah, “Ateş Tanrıları” için de kızıl renkli hayvanlar seçilirdi. Bunun dışında yine Yunanlılarda ilahi kudrete sahip bir boğanın kurban edilmesi geleneği vardı. Bu kurbanın kudretinin insana geçeceğine inanılırdı. Domuz eski Yunanlılarda yenilen bir hayvan olduğundan kurban da edilirdi.

Kurbanlıklar diğer kültürlerde olduğu gibi, sakat olmayan, en iyi ve kusursuz olan hayvanlardan seçilirdi. Kurban sunacak olan kişiye gelince o da bazı kurallara uygun olarak bu sunguyu gerçekleştirirdi. Kurban sunacak kişi yıkanarak arınır, başına çelenk geçirilirdi. Kurban edilecek hayvanın alın kılları kesilir, sunakta yakılır ve üzerine şarap ile arpa saçılırdı. Rahipler kurban törenlerine başkanlık eder, kutsanan hayvanı keser veya yakarlardı.

Kurban ayini eski Yunanda, iki gurupta incelenebilir. Bunlardan birisi, etlerin tamamının tanrılara sunulduğu ayin şekli, diğeri ise etlerden bir kısmının tanrılara sunulduğu diğer kısmının törene katılanlar tarafından yenildiği ayinlerdir.

Eski Yunanlılarda insan kurbanları izlerine de rastlanmaktadır. Agamemnon, kızı İphygenie’yi tanrı Diana’ya kurban etmişti.

Eski Yunanlılarda yakarma, şükran ve arınma kurbanları yaygındır. Bunun yanında ilahları hoşnut etmek, onların şefkat ve merhametini kazanmak için açlık, kıtlık, üzüntü verici olaylar ve veba salgını olduğu zamanlar aristokrat ailelerin fertleri arasından seçilen kurbanlar sunulurdu.

Not: Özkan Karaca; Dinlerde, Mitolojilerde, Savaşlarda: Kurban, MSN Yayınları, İstanbul, 2017.ss.167 eserinden alınmıştır…

Bu yazıda yer alan fikirler yazara aittir. Kale Gündem gazetesinin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

Sıradaki haber:

Fatih’in Bedduası veya Yaşasın Fatih Demokratik Federal Sosyalist Cumhuriyeti

HIZLI YORUM YAP

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.