34,2393$% 0.27
37,8036€% 0.03
44,9985£% -0.05
2.931,02%0,53
5.000,00%0,50
2085953฿%-0.5639
Kale Gündem – İbrahim amca 1938 (85) yılında, Hatice teyze ise 1947 (76) yılında Malatay’da dünyaya geliyor. Eski köylerinin baraj atında kalmasının ardından 1985’te köylerinin Kıyıcak Mahallesine taşındığını söyleyen İbrahim Amca, çocuklarını alarak Malatya merkeze gidiyor. Merkezde 6 yıl yaşadıktan sonra 1991 yılında tekrar Kıyıcak Mahallesine geri dönüyorlar. Çocuklarını evlendirerek İstanbul’a gönderen çift köyde kalarak kayısı üreticiliği yapıyor. Kayısı hasadı zamanı çocuklarının geldiğini söyleyen çift şu an komşularıyla birlikte ayı köyde yaşıyorlar.
İbrahim amcaya Kale’ye nereden geldiklerini sorduğumuzda, “Onu eskiler bilir. Köyün eski ismi Pirot köyüydü. Daha sonra Menderes döneminde Kıyıcak köyü oldu. Büyüklerimiz Osmanlı döneminde buraya yerleştiklerini söylüyorlardı” dedi.
Anne ve babasının da kendileri gibi çiftçilikle uğraştığını anlatan İbrahim Amca, gençlik dönemlerinde davar güder, çift sürer, rençberlik yaparmış. İlkokul 4’üncü sınıfa kadar eğitim aldığını söyleyen İbrahim amca o zamanları şöyle anlatıyor;
“Okula devam etmek isterdim ama o zaman yokluk zamanıydı. Okullar sadece Malatya merkezde vardı. Ben Elazığ’da köyde okuyordum. Şimdi hamdolsun bütün köylerde okul var.”
Askere 1958 yılında giden İbrahim amca, 1961’de terhis oluyor. Erzincan, Erzurum ve bir ay da Trabzon’da toplamda 2 yıl askerlik yaptığını ve Menderes’in askeri olduğunu anlatıyor.
Ne zaman evlendiklerini sorduğumuzda 1961 yılının 6’ncı ayında evlendiklerini söyleyen İbrahim amca, “Severek evlendik. Komşuyduk. 62 senedir beraberiz severek evlendik tabi. Çocuklar yetiştirdik. Asker oldular, gelinler getirdik” dedi.
Eşinden 9 yaş büyük olan İbrahim amca, askerlikten sonra Hatice teyze ile evleniyor. O dönemlerde Hatice teyzenin 14 kendisinin ise 23 yaşında olduğunu söylüyor. Eşinin evlenmeden önceki soyadının ise ‘Katar’ olduğunu hatırlıyor.
Bir çocuklarının vefat ettiğini şu an 6 çocukları olduğunu söyleyen Hatice teyze, 4 erkek 2 kız annesi. Kızlarından birinin Malatya’da ikamet ettiğini söyleyen çift diğer çocuklarının İstanbul’da yaşadıklarını anlatıyor. İbrahim amcaya çocukları hakkında soru sorduğumuzda ‘Sen onlardan bahsedince benim ağlamam geliyor’ diyerek çocuklarına olan sevgisini farklı bir dille ifade ediyor.
Eşini sevdiğini söyleyen İbrahim amca, “Ben eşimi severim. Eşimle anlaşamasak, iyi olmasa bugün tam 62 sene beraber yaşar mıydık? Ben eşimden ayrı sofraya oturmam o da benden ayrı sofraya oturmaz. Birbirimizi bekleriz. O sofrayı hazırlar beni çağırır ben hazırlarım ben onu çağırırım. Beraber kahvaltımızı yaparız” dedi.
40 günlük iken babasını kaybeden İbrahim amca 4 kardeşiyle birlikte büyüyor. Yetim ve öksüz olma durumunu şu sözlerle anlatıyor;
“Resulallah Efendimiz de yetim olarak büyümüş. Yetim olarak bir insan büyüdüğünde kendi kaderini biliyor. Yani yönünü biliyor, seçiyor. Anne baba oldu mu biraz şımarıklık oluyor. Elhamdülillah biz yetişirken namazımızı da ibadetimizi de yerine getirdik çok şükür. Anneme Allah gani gani rahmet eylesin. Çok muhterem babamın da çok mert biri olduğunu söylüyorlar.”
Yüzlerinde geçmişin izlerini taşıyan çiftin ağzından hamdolsun kelimeleri dökülüyor. Yaşlılıkta insanın zayıfladığını, güçten kesildiği söyleyen İbrahim amca, “Eskiden biz koşuyorduk, akşamın ve sabahın nasıl olduğunu anlamıyorduk. Yorulmak yoktu. Bizim kayısılarımızda vardı, arazilerimizde vardı. Yorulmuyorduk. Teyzen de yardım ederdi. Çocuklar ufaktı ama yine de yorulmuyorduk ama şimdi yoruluyoruz. Hamdolsun halimize, beterin beteri var” dedi.
Geçmişe dönecek olsalardı daha farklı bir hayat yaşayacaklarını belirten İbrahim Amca, “Çocuklarımla daha fazla muhabbet ederdim, her şeyi yaşamak isterdim. O zaman da koşuyorduk, yoruluyorduk. O zamanlar çocuklarımı güneşte dahi görmedim. 2 tane inek besledim. Sabah saatlerinde bırakırlardı. Saat 10.00 sularında getirirlerdi. Ben çocuklarımı ezmedim. Böyle yaşadık biz” dedi.
Aşağı köyde yaşadıkları zaman insanların birbirleri yakın olduklarını söyleyen İbrahim amca, “Şimdi ki insanlar birbirinden biraz uzak duruyorlar. Birbirlerini ziyaret ederlerdi. Burada ziyaretçilerimiz var ama eski köydeki gibi değiller. Bizim bu köy aşağı köye baraj gelmeden önce 5-6 mahalleydik. Mahalleler birbirine 500 metre 1 kilometre uzaklıktaydı. 40 haneydi ve insanlar birbirlerini ziyaret ederlerdi. Şimdi o köy 6 mahalle bir araya geldi. Çoğu İstanbul’a ve bir kısmı Malatya’da. O zaman harman vardı. Şimdi sadece kayısıcılık var. Kayısı ile uğraşırlar. Şimdi rızık daha bol. Eskiden insanlar daha çok yorulurlardı. Son olarak çok şükür Allah’ıma Biz Müslüman olarak doğduk, Müslüman olarak yaşıyoruz, Müslüman olarak da canımızı Allah’a teslim ederiz. Hepimizin de mekânı cennet olsun. Biz Müslüman ülkeyiz biz Türkiye Cumhuriyetiyiz. O bayrağın altında yaşıyoruz. Cenabı Allah nasip etti, hac ibadetimizi de yaptık. 2002 yılında eşimle beraber hacca gittik. Beraber Hira-Nur Dağı, Sevr Mağarası ve Arafat Dağı’na gittik. Bütün ziyaretleri yaptık. Resulullah Efendimizin kabrini ziyaret ettik. Hamdolsun Allah’a Hacerul Esved’e kavuştuk” dedi.
Röportaj: Ayşegül Babacan/Esmanur Kadak
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Sivillere, hiçbir saldırıyı doğru bulmuyoruz”
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.