35,4910$% 0.06
36,6503€% 0.24
43,5294£% 0.15
3.076,60%0,08
5.013,00%0,06
3532980฿%2.41388
Sizi kısaca tanıyabilir miyiz, Mehmet Çetinkaya kimdir?
Ben Mehmet Çetinkaya, Çetinkaya Deri Yönetim Kurulu Başkanı’yım. Malatya/Kale ilçesinin Avuşan köyündenim. Biz beş kardeşiz. İki erkek üç kız. Erkek kardeşimle beraber burada şirkette ortak olarak devam ediyoruz. Lise eğitimimi Malatya`da tamamladım . Zor şartlarda okudum. Burada da ekstra eğitimler aldım. İşim gereği İngilizce öğrendim. Şunu söyleyeyim, işimin gereği olarak ve işimde başarılı olmak için sabah 06.30’da iş yerimi açtıktan sonra 09.00’a kadar İngilizce hocasından ders aldım. Onun için yurt dışında rahat rahat ihracatımızı yapıyoruz, görüşmelerimizi yapıyoruz. Avrupa’da Asya’da acentelerimiz var. Bunlarla sürekli irtibat halindeyiz. ABD/ New York’ta ofisimiz var. Sürekli olarak çalışıyoruz. Dünyanın her tarafından 22 ülkeye ihracat yapıyoruz. Evli beş çocuk babasıyım. İki tanesi bu sene üniversite bitirdi. Birisi uluslararası ticareti bitirdi. İşimiz icabı uluslararası ticaret yaptığımız için, ithalat-ihracat yaptığımız için bu bölümü bitirdi. Diğeri de bu yıl makine mühendisliğini bitirdi. Kızım da bankacılık bölümünü kazandı. Diğerleri de küçük okullarına devam ediyorlar.1981 yılında ilk defa okul için İstanbul’a geldim. Abilerim, babamla beraber burada ticaret yapıyorlardı. Onlara özendim geldim. Ondan sonra tekrar geri dönüş oldu Malatya’ya ama İstanbul’u bir defa gördük ten sonra bir daha vazgeçemiyorsunuz. 1982’de tamamen İstanbul’a yerleştik. Şirketimizi kurduk. Deri işine atıldık. Bayrağı babadan devraldık. İstanbul’da deri üzerine devam ediyoruz. Uşak’ta fabrikamız var. Ürünlerimizin yüzde 90’ı yurt dışına ihraç ediyoruz. İhracatta da Avrupa’daki markaların trendlerine uygun yapılmış çalışmalar ve üretimlerimiz var. Bu şekilde işimiz deri olarak devam ediyor.
Firmanız 1982 yılında Beyazıt’ta kuruldu. Bugün Uşak’ta bulunan 10.000 m² kapalı alana sahip teknolojik Deri ve Kürk Süet fabrikanız, 20’den fazla ülkeye ihracat yapacak boyuta ulaştı. Başarınızın sırrı nedir?
Başarının sırrı çalışmak, çalışmak, çalışmak! Doğru olmak ve dürüst davranmak çok önemli. Biz işimizi severek yapıyoruz. Dediğim gibi iki erkek kardeş olarak buradayız. Üniversite bitiren çocuklarımız da yanımızda ve bize yardımcı oluyorlar. İç-dış pazarlarda neler yapabiliriz diye zamanında çok kafa yorduk. Bunun içinde ekip kurduk ve eğitimin çok önemli, ihtisaslı kişiler ile çalışmanın çok önemli olduğunu fark ettik. Alanında profesyonel kişilerle çalışarak dünyanın her tarafında fuarlarla, gezilerle, ziyaretlerle gerçekleştirdik. Bunun yanında bağlantılarını yaptığın firmalarla, yaptığın iş de onu doğruluyorsa kaliteli iş yapıyorsan, dünya markalarına kendini benimsetiyorsaniz kabul ettirebiliyorsan başarmışsın demektir ve işin sırrı tam da buradan geliyor. Başarı; doğru iş yapmayla, trendleri yakalamayla, çalıştığınız kişilerin sizinle aynı mantalitede olup o işte beraber hareket ederek, bütünleştirerek yapabiliyorsanız başarı kendiliğinden gelir zaten.
Bu kalite ve güvenin de size uluslararası birçok ödül kazandırdığını biliyoruz. Birazda aldığınız ödüllerden bahseder misiniz?
İlk ödülümüzü 2011 yılında aldık. Hong Kong’ta düzenlenen deri fuarında en iyi koleksiyon dalında birinci olduk. Toplamda 56 ülkeden 2200 katılımcı arasında en iyi best fashion (en iyi moda) dalında ödül aldık. Bu bizim ilk başarımız oldu. Ar-ge ur-ge çok önemli. Ar-ge varsa ürününü çıkarabiliyorsan fashion ürününü müşteriye kabullendirebiliyorsan zaten başarının sırrı gelir. Ve 6 yıl üst üstte katıldığımız Hong Kong fuarında 4 ödül aldık. Birincilik aldık. Onun dışında Premier Vision Fuarı/Paris’te en iyi ürün dalında birkaç ödül aldık ayrıca Türkiye’de yapılan fuarlarda da birçok ödül aldık. Hamdolsun, ürünler innovation olduğu sürece, innovationda da teknolojik ürünler geliştirdiğiniz sürece ve dünyanın istediği, talep olan ürünler de yaparsanız birincilikler haliyle geliyor çünkü insanların düşünemediğini biz yapıyoruz. Onlar belki bir senelik ürünü tasarlıyor ama biz onu çalıştığımız yabancı tasarımcılarla; İtalyan olsun Fransız olsun bunlarla çalışıyoruz. Hangi renklerde hangi ürün çıkaracaksak biz de kendimizden bir şeyler katarak ürünlerimizi çıkarıyoruz ve bunlar da takdir görüyor. Böylece birincilikler de geliyor. Bizim totalde 8-9 ödülümüz var. Dünyanın birçok farklı yerinde yazılı ve görsel medyada ürünlerimiz gösterildi. Fransa, İtalya, Amerika gibi ülkeler bunların başında geliyor. “Türkiye’de de deride büyük başarı!” diye haberlere konu olduk. Düşünün ki Türkiye’deki bir firma en iyi ürünü , kaliteli ürünü yapmış, fashion ürün üretmiştir diye birçok tasarımcı tarafından da en iyi ödüle layık görüldük.
Bize yaptığınız işle ilgili biraz bilgi verebilir misiniz? Deri ile ilgili neler yapıyorsunuz?
Şunu söyleyebilirim, biz hamdan alıp işleyerek, ceket konfeksiyonu olabilecek şekilde hazır halde kumaş üretiyoruz. Bunları desenlendirerek baskılarla, yaptığımız çalışmalarla insan sağlığına uygun, doğaya uygun, doğayla barışık ürünler çıkarıyoruz. Bunun da sebebi biliyorsunuz dünyada her şeyin başında sağlık gelir. Sağlık olmadan hiçbir şey yapamıyoruz. Sağlığımızı düşündüğümüzde ise deri ve tekstilde kombi işi yapılacak işlerde, derinin de insan sağlığına zarar vermeyecek. Mesela bugün en iyi ürünler on yıl içinde doğayla beraber yok olup gidiyor. Bizim de hedefimiz burada toprakla beraber üç yıl beş yıl sonra toprakla toprak olması. Bundan dolayı ürünün kalitesi, ürünün doğayla barışık olup bu şekilde insanların değer görmesini hedefimiz belirledik.
Malum içinde bulunduğumuz pandemi şartlarında diğer sektörlerde olduğu gibi deri sektörü de bu krizden olumsuz etkilendi. Pandemi süreci sizi etkiledi mi?
Pandemi sadece bizi etkilemedi, dünyayı etkiledi,. Dünya ile beraber elbette biz de etkilendik. Ama biz pandemideki olumsuzlukları, yaptığımız güzel çalışmalarla lehimize çevirdik. Dediğim gibi yurt dışı bağlantılarımızla, acentelerimizle, yaptığımız ikili ilişkilerle ziyaret yapamadık çünkü, gidip gelemedik ama sürekli telefonlarımız mesajlarımız durmadı. Maillerle sürekli irtibat halinde olduk. İlişkilerimizi sıcak tuttuğumuz sürede pandemiden fazla etkilenmedik. Bir şekilde şirketimizi bu olumsuzluklardan etkilenmeden bu günlere ulaştırmayı başardık. Malum bu günlerde piyasada hep kriz konuşuluyor ama biz halimizden memnunuz, işimizden memnunuz. Tek sıkıntımız girdi maliyetlerinin yüksek olmasıdır. Hammaddelerin, kimyasalların hep yurt dışına bağımlı olmasıdır zira yurt dışından aldığımız ürünlerle üretim yapıyoruz. Bu hammaddelerdeki fiyat artışları üretimimizi kısıtlıyor, rekabet şansımız azaltıyor. Bunun için de elimizden geldiği kadar daha az kimyasal daha kaliteli ürün yaparak ürünlerimizi ne şekilde geliştirebiliriz, küresel pazarda nasıl rekabet edebiliriz bunun gayreti içerisindeyiz. Üretimlerimize devam ediyoruz.
Türkiye’ye baktığınızda ne düşünüyorsunuz? Kaçırılan fırsatlar var mı? Pandemi sonrası sektörlerde öne çıkan avantajlar nelerdir?
Buna sadece kendi sektörüm açısından bakmıyorum. Ben İstanbul Ticaret Odası (İTO) meclis üyesiyim. Üyelikte 3 yıl bitti, 4 yılımıza gireceğiz inşallah. Orada komiteler vardır. Biz hem komite toplantılarında hem de müşterek toplantılarımızda deri-tekstil sektörü başta olmak üzere, bütün sektör temsilcileriyle konuşuyoruz ve sorunlarımızı gündem yapıyoruz. Beklentimiz Türk sanayicisine gereken önemin verilmesidir. Devletimizden beklentimiz sürekli olarak sanayicinin arkasında durmasıdır. Eğer sanayi sektörünü büyütürsek bu ülke ayakta kalır, tarım olursa ayakta kalır. Yüksek girdi maliyetlerinden dolayı dünyayla rekabet edemeyiz, ürün satamayız. Yapacağımız şey şu: enerjimizi kendimiz üreteceğiz. Dünyada su kıtlığı var. Suyun kullanılmadığı bir sektör yok, her şeyde su kullanılıyor. Daha ekolojik neler yapabiliriz, daha az su tüketerek, daha az kimyasal kullanarak, elektrikte de daha az tüketim nasıl yapabiliriz, verimliliği nasıl artırabiliriz; makine verimliliği, iş verimliliği önemli şeyler bunlar. Buna göre ihtisas alanlarımızı genişleterek çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Türkiye’de ihracat rekorları kırılıyor. Bugün 171 milyar dolar ihracat yapılmış. Bizim için önemli bir hedeftir. Önümüzdeki yıl Türkiye’nin ihracat hedefi 250-300 milyar dolar. Biz deri sektörünün ihracat içindeki payını nasıl artırırız onun çalışması, gayreti içerisindeyiz.
Tabi bunun için de hammadde maliyetleri, girdi maliyetleri çok önem arz ediyor. Gazetenizin aracılığıyla devletimizin büyüklerine sesleniyoruz, odalarda da bunları dile getiriyoruz. Enerji ve su gibi başlıca giderlerimizde destek bekliyoruz. Doğalgaz ve kömür fiyatları çok fazla arttı. Bu noktada sanayicinin desteklenmesini bekliyoruz. Mesela fabrikamıza güneş enerjisi panelini yapmak istedik. Müracaatlarımızı yaptık ama bununla alakalı teşvikler yok. Farklı sektörlere teşvik verilirken, sanayiciye teşvik verilmemektedir. Sanayiciyi destekleyeceksiniz ki üretsin ve ülkemize döviz kazandırsın. Ülkemize döviz girdiği sürece de ülkemizin beli bükülmez. Hedefimiz budur. Yetkililerimizden de bu noktada gerekli alt yapı çalışmalarını tamamlayarak bizlere destek olmalarını bekliyoruz.
İzollu Vakfı ile ne zaman tanıştınız, başkanlık yaptığınızı biliyoruz. Aktif olarak devam ediyor musunuz? İzollu Vakfı ile ilgili düşüncelerinizi alabilir miyiz?
İzollu Vakfı’nın ik yıl başkanlığını yaptım. İzollu Vakfı faaliyetlerine 1996’lı yıllarda başladı, kurulduğundan beri zaten faaliyetlerinde yer alıyorum ama biz yönetim olarak 1996’dan sonra daha aktif olarak işin içindeyiz. Aynı zaman da ilk kurucularından biri de benim. Vakfı çok seviyoruz. Vakıf, bizim olmazsa olmazımızdır. Orada verdiğimiz burslarla geleceğimize yön veriyoruz. İzollu Vakfı bursiyerleri olarak yetişen gençlerimiz bugün Türkiye’nin çok farklı sektörlerinde önemli yerler de görev yapmaktadırlar. Gerek bürokraside vali, savcı, hakim olsun gerekse de akademi dünyasında profesör olsun bunlardan gururla bahsediyoruz. Hakikatten İzollu Vakfı’mızın bunda öncü olması çok önemlidir dolayısıyla vakfımıza gönül veren bütün dostlarımızdan Allah razı olsun. Biz de seviniyoruz çünkü yaptığımızın boşuna gitmediğini görüyoruz ve burada yetişen gençlerimizi görünce gururlanıyoruz ve yarınlara dair daha iyi ne yapabiliriz, hedeflerimizi ona göre belirliyoruz. Bu yıl 700’ün üstünde müracaat yapılmış. Keşke imkanlarımız olsa da 1000 kişiye burs verebilsek. Hedefimiz daha fazla kişiye ulaşıp daha çok burs verip, daha fazla kişiye faydalı olmaktır. Yani, oradan çıkacak gençlerimize de sahip çıkıp, onların da mezun olduktan sonra vakfı sahiplenmelerini sağlamalıyız. Bu vesile ile sizin de aracılığınızla onlara da seslenmiş olayım. Vakfımızın yaptığı işleri de Türkiye’deki herkes takdirle karşılıyor. Lütfen öğrencilerimize rica ediyorum vakıfa sahip çıksınlar. Vakıfa gidip gelsinler. İletişimlerini kesmesinler. Bu vakıf ilelebet devam edecek. Bu vakıf yaptığı hizmetlerle bütün Türkiye gururla bahsedecek. Bunu başkanlığını yapmış, yönetiminde bulunmuş, halen de sürekli gidip gelen biri olarak gururla söylüyorum Bunun dışın da daha önce toplantılarda da söylediğim, kendi başkanlığım döneminde de söylemiştim, vakfın başarılı olması için önce yönetimdeki arkadaşların profesyonel bir şekilde tabana yayılmamız lazım. Bugün İzollu olup farklı sektörlerde çalışan bir sürü iş adamımız var. Bunlardan sadece bir kısmına ulaşabilmişiz. Diğerlerine de ulaşarak kendimizi anlatmamız, tanıtmamız lazım ki vakfımız daha güzel işler yapsın. Mesela yıllardır diyoruz ki, güzel bir yerimiz olsun. Mevcut yerimiz de güzel ama müstakil bir binamız olsun. Vakfımızda düğünler, cenazeler vs. her şey yapılsın. Canı gönülden istiyoruz bunu ama alınan burslar tekrar burs olarak öğrencilerimize veriliyor. İleriki senelerde vakfımıza bir yer kazandırıp, hem mekan olarak da hem diğer şeyler olsun inanıyorum ki daha güzel şeyler yaparız. Bunun için vakıfa mutlaka bina lazım, güzel mekan lazım. Güzel mekanda güzel işler olur. Ben bu kanaatteyim. Son olarak da şunu söylemek isterim ki, vakfımıza da yeni yönetim seçildi. Onları da kutluyorum. Başarılar diliyorum. İnşallah onlar da bu bayrağı çok güzel yerlere getirirler. Bir önceki yönetime de hizmetlerinden dolayı teşekkür ediyorum. Bu sadece bir nöbet değişimidir. Seçilen arkadaşlarımızın yanındayız ve her zaman yanlarında olacağız.
8.Yoğun bir iş temposunda çalışıyorsunuz, ailenize vakit ayırabiliyor musunuz?
Doğrusunu söylemek gerekirse hayatımız hep iş olmuş. Prensip olarak pazar gününü sadece çocuklarıma ayırmışım. Pazar günü kesinlikle iş ile alakalı hiçbir şey yapmam. Pazar günü tamamen onların emrinde olduğumu söylüyorum. Pazar günü sadece çocuklarıma vaktimi ayırıyorum. Onun dışında diğer günlerde zamanım yok, saat kavramı yok. Sürekli toplantılar, iş koşturması, fabrikamızın merkezinin bulunduğu Uşak’a gidip gelmeler! Adeta zamanla yarışıyoruz. Vakit bize yetmiyor. Pazar günü bizim aile günümüzdür. Büyüklerimizi ziyaret edeceksek, bir yerlere gideceksek veya kahvaltı ya da yemek yiyeceksek hep beraber oluyoruz. Sosyal aktivitelerimiz bir tek ailemizle geçirdiğimiz vakitlerdir. Başka da fırsatımız olmuyor açıkçası.
9.Hobileriniz nelerdir, kitap, gazete okuma alışkanlığınız var mı?
Maalesef maillerden kafamızı kaldıracak vaktimiz olmuyor. Yurt dışından çok fazla mail trafiğimiz var. Mesela sabah erkenden güne Asya ile başlıyoruz. Öğlen bu defa Avrupa tarafı başlıyor. Tam kapatacağız, bu defa akşam da Amerika ile 19.00’da ancak işlerimiz bitiyor. Zamanımız kalmıyor açıkçası.
İş hayatınızda şu ana kadar sizi en çok mutlu eden şey ne oldu? İyi ki yaptım dediğiniz neler var?
İyi ki yaptığımız dediğim bir şey varsa o da hamdolsun firmamız iyi bir yere geldiyse, bugün ÇETİNKAYA bir dünya markası olduysa, bunu başardık ve bütün dünya markaları bunu kabullenmiş durumdadır ve ben bundan çok mutluyum. Çünkü hedefimiz buydu. Firmamızı dünyada herkesin tanıyacağı bir yere getirmekti. Bugün bir çok kıtada ismimiz var. Nerdeyse ÇETİNKAYA’yı tanımayan yok gibi ve bu da bizi mutlu ediyor. İtalya’nın “”siz burada da mı varsınız!” diye sorması bizi mutlu ediyor. Yaptığımız işin başarısını da görünce daha da mutlu oluyoruz.
Türkiye’de iş dünyasında başarılı olmak için neler tavsiye edersiniz?
Tekrar etmiş olayım, bu işin başarısı tamamen çalışmaktan geçiyor. Kimse boşuna büyük iş adamı olmuyor, belli yerlere gelmiyor. Emek vererek, zaman harcayarak işine değer katabiliyorsanız o zaman başarı otomatik olarak geliyor. İş adamı olarak ancak işlerimizi takip ederek, sıralama, randevu vs. ne varsa güncel trendleri yakalayabiliyorsak başarı kendiliğinden geliyor zaten.
“En büyük hayaliniz nedir?” soruma nasıl cevap verirsiniz?
Yapmak istediğim her şeyi Rabbim nasip etti, yaptım. Bunları gururla söylüyorum. Hem aile hayatımda hem de iş hayatımda firma olarak da bir yerlere gelmişiz. Gönlümüzden geçen her şeyi Allaha hamdolsun yaptık.
KALE GÜNDEM GAZETESİ ile ilgili düşüncelerinizi almak istiyorum. Takip edebiliyor musunuz? Okurlarına bir mesajınız var mı?
KALEGÜNDEM Gazetesini takip ediyorum. Sizi tebrik ediyorum. Güzel çalışmalar yapıyorsunuz. Bir bölgenin, bir yörenin, bir şehrin değil tüm topluma hitap etmelidir ve biraz daha tabana yayılması lazım. İsmi KALEGÜNDEM Gazetesi ama biraz daha ekonomik, insanları cezbedecek alanlara yönelmek lazım. Alanında uzman profesörler, ekonomistlerle röportajlar yapmak ve bilgilerine başvurmak gerekir. O zaman sadece yöresel değil de biraz daha dünya gazetesi olmuş olur. KALEGÜNDEM Gazetesini beğeniyorum ama daha iyi olması için de naçizane tavsiyelerim bu yöndedir.
KALE GÜNDEM GAZETESİ olarak bizleri ağırladınız, vakit ayırdınız. Teşekkür ederiz. Çalışma hayatınızda başarılarınız devamını dileriz.
Röportaj ve Görüntü: Merve Özbay
Kaymakam Bıçak muhtarlar ile görüştü
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.