Ahmet Aytaç, Kale Gündem - Haberler, Son Dakika Haberleri, Malatya Kale İlçesi sitesinin yazarı
DOLAR

20,9783$% 0.73

EURO

22,5975% -0.26

STERLİN

26,4130£% -0.37

GRAM ALTIN

1.312,07%-0,73

ÇEYREK ALTIN

2.197,00%-1,40

BİTCOİN

570473฿%2.0095

İmsak Vakti a 02:00
Malatya KAPALI 24°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a
Ahmet Aytaç

Ahmet Aytaç

30 Mayıs 2023 Salı

Öngörü

Öngörü
2

BEĞENDİM

ABONE OL

Kale Gündem – Geçen hafta bu köşede Süleyman Demirel’in bir sözünü paylaşmış ve bir öngörüde bulunmuştum. Çok değil bir hafta sonrasında yazdıklarımın aynısı dün gece sonuçlanan cumhurbaşkanlığı seçimiyle gerçekleşmiş oldu. Dolayısıyla aynı yazıyı bir kez daha istifadenize sunuyorum. Tencere iktidar paradoksu geçerliliğini yitirdi ve toplum sosyolojisini iyi okuyan politikacıların bir kez daha kazandığı sonuçlar ortaya çıktı.

“Tencere iktidar paradoksu”

Rahmetli Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e atfedilen bir söz vardır: “Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur.” Ancak bu söz sanırım AK Parti hükümetleri döneminde geçerliliğini yitirdi. Zira AK Parti seçmeni oy verirken tencerenin dolup dolmadığına bakmıyor. Aç kalmayı göze alıyor fakat yine de iktidar partisinden vazgeçmiyor. O halde iktidar karşıtı politika yapan muhalefetin seçmenleri ikna etmek için daha farklı argümanlara ihtiyacı vardır. Patates-soğan fiyatlarının da herhangi bir geçerliliği olmadığına göre ekonomi alanında daha farklı çözüm önerilerine odaklanmaları gerekmektedir.

Benim amacım muhalefete yol göstermek falan da değil. Uzun yıllar AK Parti iktidarında Ekonomi Bakanlığı yapmış politikacılar hali hazırda muhalefet bileşenlerini oluşturuyor. Ancak yine de söylemleri toplumda yeterince karşılık bulamıyor. Zira Türk toplumunun oy verme refleksleri çok farklı bir sosyolojiye dayanıyor. Tarihte süregelen bir lider kültü peşinden gitme alışkanlığı var. O lider güçlü, karizmatik ve sürekli dünyaya meydan okuyan biri olunca da tencereyi kimse umursamıyor. Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu insanı açıdan iyi biri olabilir. Devlet tecrübesine bir de uzun yıllar boyunca CHP’de verdiği mücadelede siyasi tecrübe de kazanmış olabilir ama yetmiyor işte! Batı demokrasileri için ideal bir aday olabilecek Kemal Kılıçdaroğlu, Türk toplumunun siyaset sosyolojisi açısından pek de tercih edilecek bir adar profili değil. Ben CHP seçmeni değilim. Sadece Cumhurbaşkanı adayı olduğu için seçim başarısı üzerine bir analiz yapıyorum. Evet bu köşede genelde ekonomi yazıyorum ancak ekonomi tek başına değerlendirilecek bir alan değildir. Amacım politik bir yazı yazmak da değildir. Zira politikadan da anlamam ama ekonomiyi değerlendirirken birçok parametreyi de göz önünde bulundurmak zorundasınız. Sonuçta 28 Mayıs 2023 tarihinde bir cumhurbaşkanı seçilecek ve bu ülkeyi beş yıllığına yönetecek. Aday profili ve söylemlerinin toplum üzerindeki etkilerini değerlendirmek de istatistik biliminin alanına girer ve dolayısıyla ekonomi bilimine de etki eder.

Aday profillerinin seçmene etkisi

Beğenirsiniz ya da beğenmezsiniz bir tarafa bırakarak Tayyip Erdoğan ile ilgili düşüncelerimi de ifade etmek isterim. 21 yıldır ülkeyi tek başına yöneten bir politikacıya karşı yarışacaksanız politikalarınızı ona göre yapmak zorundasınız. Seçmenlerine her türlü politikayı kabul ettiren bir liderden bahsediyorum. Yaptığı her şeyde bir hikmet aranan bir aday profili ile yarışacaksanız işiniz hiç de kolay değildir. Üstelik devletin bütün imkanlarını seçimde kullanma olanağına sahip iken atacağınız adımlarda kırk defa hesap yapmak zorundasınız.

Birkaç soruyla konuyu açayım:

1-) Deprem bölgesinde neden muhalefet oy alamadı?

2-) Ekonomik buhran yaşanırken muhalefetin ekonomi vaatleri toplum tarafından neden inandırıcı bulunmadı?

3-) Oldukça başarılı bir kampanya yürüten muhalefet neden yüzde 50’yi aşamadı?

Gibi soruları çoğaltmak mümkündür ama ne demek istediğim anlaşıldı sanırım. O halde yukardaki sorulara ve benzerlerine kısaca cevap vererek yazıyı noktalayayım.

Deprem bölgesindeki toplumun kahir ekseriyeti muhafazakar ve inanç bağları kuvvetli bir seçmen. Oy davranışları yaşadıkları felaketten dolayı hemen değişecek bir seçmen kitlesi değil. İçinde bulundukları sıkıntılı durumdan yine mevcut politikacılar sayesinde çıkacaklarına inanıyorlar. Demek ki muhalefetin ikna gücü ve oradaki vatandaşlarla iletişim kurma konusunda eksikleri var. İkinci olarak yazdığım madde başlığa da koyduğum durumun aynısı. Boş tencere paradoksu AK Parti ve onun toplumun kahir ekseriyeti tarafından karizmatik lider olarak kabul edilen Tayyip Erdoğan faktöründen dolayı seçmen tarafından pek de önemsenen bir durum değil. Muhalefetin kampanyasını eski yıllara göre başarılı bulduğumu söyleyebilirim ancak bir şerh düşmem gerekiyor. Sahil şehirlerine sıkışmış bir muhalefetin daha muhafazakar ve milliyetçi olan Orta Anadolu ve doğu bölgelerinde daha fazla mesai harcamaları gerekiyor. Zira orada geçmişten gelen endişeler de eklenince ekonomik darboğazda olsalar dahi seçmenin oy eğilimi değişmiyor.

Muhalefetin seçim kazanması için karizmatik bir lidere ihtiyacı var. Özellikle yeni nesil ile diyalog kurabilen ve onları aynı duyguyu ve düşünce etrafında birleştirecek biri olmalıdır.

Sonuç olarak muhalefetin seçim kazanması için politikanın gerçeklerine göre hareket etmesi gerekiyor.

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir. Kale Gündem Gazetesi’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Devamını Oku

Tencere iktidar paradoksu

Tencere iktidar paradoksu
2

BEĞENDİM

ABONE OL

Kale Gündem – Rahmetli Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e atfedilen bir söz vardır: “Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur.” Ancak bu söz sanırım AK Parti hükûmetleri döneminde geçerliliğini yitirdi. Zira AK Parti seçmeni oy verirken tencerenin dolup dolmadığına bakmıyor. Aç kalmayı göze alıyor fakat yine de iktidar partisinden vazgeçmiyor. O halde iktidar karşıtı politika yapan muhalefetin seçmenleri ikna etmek için daha farklı argümanlara ihtiyacı vardır. Patates-soğan fiyatlarının dahi herhangi bir geçerliliği olmadığına göre ekonomi alanında daha farklı çözüm önerilerine odaklanmaları gerekmektedir.

Benim amacım muhalefete yol göstermek falan da değil. Uzun yıllar AK Parti iktidarında ekonomi bakanlığı yapmış politikacılar hali hazırda muhalefet bileşenlerini oluşturuyor. Ancak yine de söylemleri toplumda yeterince karşılık bulamıyor. Zira Türk toplumunun oy verme refleksleri çok farklı bir sosyolojiye dayanıyor. Tarihte süregelen bir lider kültü peşinden gitme alışkanlığı var. O lider güçlü, karizmatik ve sürekli dünyaya meydan okuyan biri olunca da tencereyi kimse umursamıyor. Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu insanı açıdan iyi biri olabilir. Devlet tecrübesine bir de uzun yıllar boyunca CHP’de verdiği mücadelede siyasi tecrübe de kazanmış olabilir ama yetmiyor işte! Batı demokrasileri için ideal bir aday olabilecek Kemal Kılıçdaroğlu, Türk toplumunun siyaset sosyolojisi açısından pek de tercih edilecek bir aday profili değil. Ben CHP seçmeni değilim. Sadece cumhurbaşkanı adayı olduğu için seçim başarısı üzerine bir analiz yapıyorum. Evet bu köşede genelde ekonomi yazıyorum ancak ekonomi tek başına değerlendirilecek bir alan değildir. Amacım politik bir yazı yazmakta değildir. Zira politikadan da anlamam ama ekonomiyi değerlendirirken birçok parametreyi de göz önünde bulundurmak zorundasınız. Sonuçta 28 Mayıs tarihinde bir cumhurbaşkanı seçilecek ve bu ülkeyi beş yıllığına yönetecek. Aday profili ve söylemlerinin toplum üzerindeki etkilerini değerlendirmek de istatistik biliminin alanına girer ve dolayısıyla ekonomi bilimine de etki eder.

Aday profillerinin seçmene etkisi

Beğenirsiniz ya da beğenmezsiniz bir tarafa bırakarak Recep Tayyip Erdoğan ile ilgili düşüncelerimi de ifade etmek isterim. 21 yıldır ülkeyi tek başına yöneten bir politikacıya karşı yarışacaksanız politikalarınızı ona göre yapmak zorundasınız. Seçmenlerine her türlü politikayı kabul ettiren bir liderden bahsediyorum. Yaptığı her şeyde bir hikmet aranan bir aday profili ile yarışacaksanız işiniz hiç de kolay değildir. Üstelik devletin bütün imkanlarını seçimde kullanma olanağına sahip iken atacağınız adımlarda kırk defa hesap yapmak zorundasınız. Birkaç soruyla konuyu açayım.

1.    Deprem bölgesinde neden muhalefet oy alamadı?

2.    Ekonomik buhran yaşanırken muhalefetin ekonomi vaatleri toplum tarafından neden inandırıcı bulunmadı?

3.    Oldukça başarılı bir kampanya yürüten muhalefet neden yüzde 50’yi aşamadı?

Gibi soruları çoğaltmak mümkündür ama ne demek istediğim anlaşıldı sanırım. O halde yukardaki sorulara ve benzerlerine kısaca cevap vererek yazıyı noktalayayım.

Deprem bölgesindeki toplumun kahir ekseriyeti muhafazakar ve inanç bağları kuvvetli bir seçmen. Oy davranışları yaşadıkları felaketten dolayı hemen değişecek bir seçmen kitlesi değil. İçinde bulundukları sıkıntılı durumdan yine mevcut politikacılar sayesinde çıkacaklarına inanıyorlar. Demek ki muhalefetin ikna gücü ve oradaki vatandaşlarla iletişim kurma konusunda eksikleri var. İkinci olarak yazdığım madde başlığa da koyduğum durumun aynısı. Boş tencere paradoksu AK Parti ve onun toplumun kahir ekseriyeti tarafından karizmatik lider olarak kabul edilen Recep Tayyip Erdoğan faktöründen dolayı seçmen tarafından pek önemsenen bir durum değil. Muhalefetin kampanyasını eski yıllara göre başarılı bulduğumu söyleyebilirim ancak bir şerh düşmem gerekiyor. Sahil şehirlerine sıkışmış bir muhalefetin daha muhafazakar ve milliyetçi olan orta Anadolu ve doğu bölgelerine daha fazla mesai harcamaları gerekiyor. Zira orada geçmişten gelen endişeler de eklenince ekonomik darboğazda olsalar dahi seçmenin oy eğilimi değişmiyor.

Sonuç olarak muhalefetin seçim kazanması için karizmatik bir lidere ihtiyacı var. Özellikle yeni nesil ile diyalog kurabilen ve onları aynı duyguyu ve düşünce etrafında birleştirecek biri olmalıdır.

Bir soruyla bitireyim, neden muhalefet her seçim akşamında sessizliğe gömülüyor?

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir. Kale Gündem Gazetesi’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Devamını Oku

Seçim yansımaları

Seçim yansımaları
2

BEĞENDİM

ABONE OL

Kale Gündem – Piyasaların gözü kulağı seçim sonuçlarındaydı. Açıklanan geçici sonuçların seçim yansımaları piyasalarda nasıl bir sonuca yol açtı? Bu ve benzeri sorulara tüm parametrelerin istatistiklerini analiz ederek cevap bulmaya çalışalım.

Yazıya oturduğumda YSK Başkanı Ahmet Yener kameraların karşısına geçti ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci tura kaldığını, seçimlerin 28 Mayıs’ta yapılacağını açıkladı. Piyasalar açısından bakıldığında en istenmeyen tablo oluştu. Meclis seçimlerinde de Cumhur İttifakı’nın aksine Millet İttifakı’nın seçimleri alacağını fiyatlayan piyasalara, bir şok da Cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci tura kalması yaşattı. Piyasalar belirsizlik sevmez. Ayrıca fiyatlamanın aksine bir tablo oluştuğunda sert tepki verir ve ilk tepkiler de o yönde oldu. Dün yapılan açıklama sonrası piyasalardaki son durumu analiz ettim ve aşağıda başlıklar halinde yazdım.

Borsa’da satış baskısı

Kürseler piyasaların ağır topları ve yerli küçük yatırımcıların Millet İttifakı’nın kazanacağı yönünde pozisyon almaları da borsada satış baskısı oluşturdu.

BIST 100: 4.609,71 – 185,90 – 3,88

BIST BANKA: 4.566,85 – 467,70  – 9,29

BIST 100 endeksi yüzde 4’e yakın kayıp verirken en büyük kayıplardan biri de bankalar tarafında oluştu. Yazıyı yazdığım saatlerde banka endeksleri yüzde 10’a yakın satış yedi. Piyasa fiyatlamalarının aksine oluşan tabloya sert tepki veren borsada yön şimdilik aşağı doğru seyrediyor. 28 Mayıs’a kadar herhangi bir değişiklik olacak mı bekleyip göreceğiz.

Dolar yükselişte

Dolar tarafında ise kısmi bir yükseliş söz konusu. 0,5 artışla 19,68’e yükselen USD/TRY kurunun Merkez Bankası’nın yıl sonu tahminleri çerçevesinde 22-23 TL’ye çıkıp çıkmayacağını ise zaman gösterecek. Tahminim ise yükselişini devam ettireceği ve ikinci turun sonuçlarına göre pozisyon alacağıdır.

DOLAR: 19,6602 – 19,6811 0,54

Euro’da son durum

Borsa’da tepki satışları Euro’da da ABD Doları’nda olduğu gibi yukarı yönlü bir tepki oluştu. 0,72 oranında yükselen Euro, 22,42 işlem görüyor.

EURO: 21,4088       21,4304       0,84

Belirsizlik Altın’a yaradı

Belirsizlik veya kriz dönemlerinde yatırımcı her zaman güvenli limana sığınır ve Altın alır. Altın fiyatlarında da kısmi yükseliş söz konudur.

ALTIN/GR SPOT: 1.273,74      1.273,93      0,70

Tablodan da anlaşılacağı gibi gram altın fiyatlarında yön yukarı doğru seyretmektedir. 28 Mayıs’a kadar devam edeceğini düşünüyorum. Piyasanın fiyatlamasını da bir iki gün içinde görmüş olacağız.

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir. Kale Gündem Gazetesi’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Devamını Oku

Seçim!

Seçim!
2

BEĞENDİM

ABONE OL

Kale Gündem – Pazar günü seçim yapılacak. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile (Millet İttifakı-Cumhur İttifakı) ikili yapı oluştu. Partiler ağırlıklı olarak Ak Parti ve CHP etrafında kümelenmiş durumda. İttifakların taşıyıcı aktörleri bu iki parti. Diğer partiler de bu partilerin şemsiyeleri altında veya kurulan ittifaklara dahil olarak seçime katılacaklar. Başkanlık sistemi ile yönetilen ülkelerde genelde bu tarz seçmen gruplaşmaları olur. Ancak Türkiye homojen seçmen kitlesine sahip bir ülkedir. İttifak sisteminin getirdiği mecburiyetten dolayı bir araya gelen siyasi partilerin seçim sonrasında ülkeyi yönetmeleri ortak bir uzlaşı kültürüyle mümkündür. Türkiye`de bu kültürün oluştuğundan bahsetmek için henüz erken. Ancak Millet İttifakı`nı oluşturan siyasi partilerin yaklaşık 2 yıldır bir masa etrafında toplanmaları ve ortak mutabakat metni gibi birçok konuda uzlaşmaya varmaları önemli bir hadisedir. Özellikle uzlaştıkları konuları yazılı metin haline getirmeleri ve topluma deklare etmeleri, seçildikleri halde uygulama konusunda daha hızlı karar almalarını sağlayacaktır.

Bu şekilde bir girizgah yapmamın bir nedeni var. Sermaye güvenli liman arar ve bunun olmazsa olmazı hukuki güvencedir. Türkiye’ye yatırım çekmek isteyen politikacıların yapması gereken şey sözlü değil, yazılı olarak yatırımcıları ikna etmeleridir. Türkiye doğrudan sermaye yatırımı çekmek istiyorsa uluslararası normlara uygun yapısal reformları yapmak zorundadır. Politikacılar seçimlerden önce kitlelerini etkilemek için oldukça uçuk vaatte bulunabilirler. Seçim bittiğinde yapılan açıklamalar ise bunların tam tersi olabiliyor ki olması gereken de budur.

Yatırımcılar bir ülkeye yatırım yapmadan önce uluslararası endeksleri inceler. Kredi derecelendirme kuruluşlarının raporları, uluslararası şeffaflık örgütünün açıkladığı raporlar, basın özgürlüğü gibi birçok veriyi analiz ettikten sonra yatırım kararı alırlar. Asıl faydalı olan da bu tarz sermaye yatırımlarıdır. Zira bu tarz yatırımların yapılacağı ülkelerde kur dengelenir, istihdam oluşur ve milli gelir döviz cinsinden artış gösterir.

Diğer tarafta ise sıcak para olarak tabir edilen gezici sermaye vardır. Kısa dönemli ve sadece paradan para kazanma mantığıyla hareket eden bu tür yatırımcılar, özellikle faizlerin yüksek olduğu ülkelere rağbet ederler. Bu tarz para girişlerinin kısa vadede olumlu sonuçları olsa da, ani çıkışları ödemeler dengesinde büyük bozulmalara neden olmaktadır. Bir nevi kara para da denilen ve net hata noksan payı kalemi olarak adlandırılan bu tür yatırımların oranları arttıkça ilgili ülkelere duyulan güven azalır, risk primi (CDS) yükselir ve özellikle dış borçlanma maliyeti artar. Sonucu A’dan Z’ye her şeyde pahalılık olacak toplum ağır bir fatura olarak geri döner. Dolayısıyla seçimde oy kullanırken yukarıda saydığım maddeleri göz önünde bulundurup, gelecekte hangi politikacıların size daha iyi imkanları sunacağına inanıyorsanız tercihinizi o yönde yapmalısınız.

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir. Kale Gündem Gazetesi’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Devamını Oku

Ahmet Aytaç yazdı: “Liyakat!”

Ahmet Aytaç yazdı: “Liyakat!”
2

BEĞENDİM

ABONE OL

Kale Gündem – İşi ehline teslim edin! demiş İslam inancının peygamberi. Aksi halde kıyameti bekleyin! diye de eklemiş. Başlığa liyakat kelimesini koymamın amacı da bu duruma dikkat çekmektir. Zira ekonominin temeli de aslında liyakat vardır. Bilimsel verilere inanan, gününü şartlarında müdahale araçlarını yerinde kullanan kurumlarınız olduktan sonra endişe etmenize gerek yok. Ancak piyasaya müdahale araçlarını yerinde kullanmayan veya kullanmayı bilmeyen liyakatsiz kadrolar iş başında ise işiniz gerçekten de zor demektir.

Teşbihte hata olmasın ama bir benzetme yaparak devam edeyim. Çok acil müdahale edilmesi gereken bir hasta olduğunu düşünün. Diğer değerlerinin ameliyat için çok yüksek seyrettiği bir anda doktorun bir tercih yapması gerekiyor. Ya bekletecek hasta daha da kötüye gidecek ya da risk alıp müdahale edecek ve hastayı kurtaracak. Daha da kötüsü sadece tek doktorun karar verebileceği bir müdahale olmamasıdır. Tam da bu noktada müdahale edecek işinin ehli bir doktor olmalıdır ki alacağı riskin de olumlu sonuçları olsun. Bir hafta önce başıma gelen bir olaydan bahsediyorum. Diğer uzmanların olumsuz rapor vermesine rağmen işinin ehli bir doktor tam da yerinde müdahale ederek hastamızı yeniden sağlığına kavuşturacak ameliyatı başarı ile yaptı. Elbette yan etkileri oldu ama ameliyat sonrası yaptığı açıklama içimizi ferahlattı. “Her şey planladığımız gibi gitti” demesi çok önemliydi bizim için. Mükemmel bir profesyonellikle süreci tamamlayan işinin ehli doktor, hastamızı taburcu etti. Peki sadece doktorun liyakatli olması yeterli midir? Hayır! Ameliyat öncesi ve sonrası teknik ekibin de olması gerekir. İşin doğrusu o konuda ciddi eksiklik gördüm. Devasa yatırımlar yapmak önemlidir ancak orada liyakatli ve yeterli sayıda personelin görev yapması da bir o kadar önemlidir.

Bu örnek üzerinden konuya döneyim. Ekonomi birçok parametreden oluşan bir bilim dalıdır. Yani bir bütündür. Piyasaya müdahale araçlarını kullanırken tıpkı yukarıdaki örnekte olduğu gibi bütünü bozmadan müdahale etmek zorundasınız. Aksi takdirde günümüzde yaşadığımız ekonomik sıkıntılar kaçınılmaz olur. Bir alanda yapısal reformları eksik yaparsanız bütüne sirayet eder ve ekonomiyi yönetmeniz olanaksız hale gelir. En önemlisi de risk almak gerektiğinde zamanını iyi belirleyerek gereken yerde gerekli müdahaleleri yapmaktan kaçınmamak gerekir. İşte bunun için de işini bilen liyakatli kişilerin iş başında olması gerekir.

Devam edelim.

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir. Kale Gündem Gazetesi’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Devamını Oku

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.