36,0675$% -0.05
37,4201€% -0.06
44,9480£% 0.02
3.358,49%0,03
5.576,00%0,05
3466578฿%-1.08919
Kale Gündem – Bir yerden ayrılırken hemen onlara “Allah’a ısmarladık” der ve ondan sonra ayrılırız onlardan. Kültürümüzün en önemli değerlerinden biri de atasözlerimizdir. Atasözlerimiz o kadar anlamlıdır ki. Çiçeklerden süzülüp gelen bal damlası kadar tatlı, binlerce ton toprak içinden çıkan gram altın ve elmas kadar değerli, H2O bileşenindeki gibi her harfi anlamlıdır. Değerli büyüklerimiz böyle değerli sözleri söylerken onların çiçekleri, madenleri, his, duygu ve düşüncelerini nereden besliyor ve bu anlamlı sözleri söyleyip tarihe not düşüyor ve kültürel varlığımız olup nesilden nesile aktarılıyor.
Kur’an-ı Kerim tefsirlerinde, Kütüb-i Sitte’de, Ashâb-ı Kirâm (r.a.) hayatlarında ve İslâm tarihine eser nasip olmuş âlimlerin eserlerinden öğreniyoruz ki; Kelâmullah, Sünnet-i Resulullah’tan (sav.) süzülüp gelen bir balın tadıdır bu…
Bu bal öyle olur ki en acı zamanımızda bir dost tarafından ikram edilir lezzetli bir teselli olur.
Bu Bal öyle olur ki hasta olduğunuzda bir dost tarafından ikram edilir şifa olur.
Bu bal Sure-i Muhammed (47/15) ayeti sırrı ile saf bir baldır ki kalbi ve ruhu saflaştıracak bir nasihat olur.
Bu bal Sure-i Nahl sırrı ile dünya ve ahireti aydınlatan bir nur olur.
Öyle olur ki kupkuru topraktan yeşeren bir tohum gibi filizlenir çiçek olur, bağ olur bahçe olur.
Bir ovada elmas misali taş olur, dünya nimetleri için mihmandar olur
Madem ki Sure-i Mülk sır ,hikmet ve manalarıyla (67/2) Mülk sahibi Tebârek Allah’a kalbi, aklı, ruhu, nefsi ve bedeni emanet etmeli.
Sure-i Âli İmran (3/173) “…Allah bize yeter O ne güzel vekildir” demeliyiz ki;
Dünyamıza Allah en güzel vekildir…
Ahiretimize Allah en güzel vekildir…
Zahirimize Allah en güzel vekildir…
Bâtınımıza Allah en güzel vekildir…
İşte buradan hareketle
Diyebiliriz ki…
Biz Allah’a ısmarlamalıyız…
Yani Allah’a emanet etmeliyiz.
Her kim neye malikse onu Allah’a emanet etmeli ki, emanetten emin ola…
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir. Kale Gündem Gazetesi’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Kale Gündem – Bu yazı 6 Şubat depremleri sonrasında 07.03.2023 tarihinde kaleme alındı. Yaklaşık beş yıldır Kuran-ı Kerim’i anlamak için Kuran ilimlerine müracaat etme fırsatım oldu. Yaşanan olaylara maddi ve manevi açıdan birçok açıklama olmak birlikte tespitlerimi size arz etmek istedim. Umarım kamuoyunda doğru bilinçlenmeye katkı sunabiliriz. İlim ve bilim birlikte hareket etmesi akıl ve kalbin birlikte hareket etmesi demektir. Yani hem kalp ehli hem akıl ehli birlikte hareket ederse insanlarımız huzur ve mutluluğa ulaşır. Bu yazıyı kaleme almamda ülkemizin birçok yerinde yaşanan depremler ve en son dün Kayseri’de ve bugün Malatya’da yaşanan peş peşe depremler hissettiğimiz duyguları kaleme almaya vesile oldu.
Bu amaçla yazıyı ilginize sunar bu bilinçlenme, toplumsal duyarlılık ve hep birlikte manevi olarak da harekete geçmek için toplumumuzun bilgilenmesi adına katkı sunmasını umuyoruz.
-Zemin sıvılaşması
-Fay hareketliliği ve fay hatları
-Artçı depremler
-Haritada yer almayan fay hatlarının harekete geçmesi.
-Denizde su çekilmesi
-Obrukların oluşması
-Kuraklık
Uzmanların öngörü ve değerlendirmelerinin ardından haberleri okuyunca ‘Deprem mi olacak?’ sorusu akla geliyor. Bu soru ilerlediğinde ruhsal rahatsızlıkları beraberinde getirebilir.
Astronomi bilim insanlarımız gezegenler ve etkisi ile yer altı ve yer yüzünde olan gelişmeleri, yer bilimleri insanlarımız 360 derece yer altı ve yer yüzündeki gelişmeleri çağımız teknoloji olanakları ve bilim olanakları ile inceleme, analiz ve yorumlamaları ile öngörülerini paylaşmaktalar. Bizlerde tüm iletişim mecralarından haberdar olmaktayız. Bu bizim maddi önlemler almamızda çok değerli bilgi ve ön görülerdir. Değer vermeliyiz.
-Güvenli ev ya da bina edinerek
-Güveli ilçe veya şehre taşınarak
-Diğer alternatifler
Sure-i Lokman 34. Ayet:
اِنَّ اللّٰهَ عِنْدَهُ عِلْمُ السَّاعَةِۚ
وَيُنَزِّلُ الْغَيْثَۚ
وَيَعْلَمُ مَا فِي الْاَرْحَامِۜ
وَمَا تَدْر۪ي نَفْسٌ مَاذَا تَكْسِبُ غَدًاۜ
وَمَا تَدْر۪ي نَفْسٌ بِاَيِّ اَرْضٍ تَمُوتُۜ
اِنَّ اللّٰهَ عَل۪يمٌ خَب۪يرٌ
Sure-i Lokman 34. Ayet Meali:
-Muhakkak ki saatin ilmi Alllah’ın indindedir/katındır.
-Ve o yağmur indirir
-Ve rahim içindekini bilir
-Hiçbir nefis yarın ne kazanacağını bilmez
-Hiçbir nefis hangi yerde öleceğini bilmez
-Muhakkak ki Allah Alim Habir”
Bu ayette de buyrulduğu üzere “Muhakkak ki Saatin ilmi Allah’ın indindedir/katındır” Allah bilir. Allah haberdardır.
Bu nedenle ‘Marmara Depremi’ dahil tarih verilmesi mümkün olmamakla birlikte bilim insanlarının değerlendirmeleri öngörü olup kesin tarih vermeleri mümkün değildir. Öngörü ve değerlendirmelere göre önlemler alınmalıdır.
1-) Hz. Ebu Bekir’in (r.a.) kendisine kabir hazırlayan birini görünce “Kendine kabir hazırlama, kendini kabre hazırla” buyruğu bilinci ile kabre hazırlanmak.
2-) 81 ilimizde bulunan manevi zatların kabirleri ziyaret edilmeli.
3-) 81 il ve tüm ilçelerimizde yatsı namazına müteakip (perşembeyi cumaya bağlayan geceler ve pazartesi geceleri) hacet namazı kılınmalı ve TV, radyo ve sosyal medya araçları ile herkesin amin diyeceği dua edilmeli. (hastalar, yaşlılar, çocuklar, yetimler, öksüzler vb. mutlaka dahil edilmel) Rivayetlerde Efendimiz (s.a.v.) bu saati tavsiye buyurmuşlardır.
4-) 81 ilimizde kurbanlar kesilmeli ve dua edilmeli.
5-) 81 ilimizde öksüz, yetim, fakir , mağdur, mazlum, kalbi kırık, gönlü buruk, gözü yaşlı kimse kalmayacak şekilde gönüller alınmalı.
6-) Her nefis kendi zaviyesinden Tevbe-i Nasuh ile tövbe etmeli .
7-) “Gökleri ve yeri yoktan var eden Allah’tır. O, bir işin olmasını dilerse, ona ancak ‘ol’ der ve olur.” (Sure-i Bakara (2/117)
O halde bize düşen Allah’tan dilemek ve dua etmek.
-Takvim yazıları üzerinden ön görü açıklamak. Evet evvelde tevafuk olmuş olabilir fakat bundan sonra kesin olacak denilemez.
-Hiçbir bilgisi olmayanların insanların his, duygu, düşünce ve davranışlarını etkileyici açıklama yapması kabul edilemez.
-Vesvese ve evham ile panikleyip ve panikletmek kul hakkına girer.
-Bilimsel niteliği olmayan öngörü ve değerlendirmeler vatandaşları gereksiz endişelere sevk edebilir. Sosyal medyada trend olmak için vatandaşlarımızın duyguları ile oynanamaz.
Duamız: Rabbimiz! Sure-i Yâsin’de mesel kılınan Habib-i Neccar (36/13) memleketi Hatay’da ve Sure-Kehf memleketi Kahramanmaraş beldelerimiz merkezli yaşanan depremleri hikmetleriyle anlamayı bize nasip eyle, maddi ve manevi dersler almayı nasip eyle, bu yaşadıklarımızı Yâ KÂFİ isminde kafi eyle. Bundan sonra olacak varsa Yâ Settâr isminle setr eyle. Yâ Hâfız isminle bizleri altımızdan, üstümüzden, sağımızdan, solumuzdan, önümüzden arkamızdan gelmesi muhtemel tüm maddi ve manevi bela ve musibetlerden muhafaza eyle. Kûn /Ol emrinle arz ve semaya emret ve sükûnete erdir, Ya Rabbi. Bize dünya ve ahirette iyilik ver. Amin.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir. Kale Gündem Gazetesi’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Kale Gündem – Arapça’da gerek maddi gerekse manevi her türlü yakınlığı ve yakın olmayı kuşatacak bir anlam yelpazesine sahip olan kurban kelimesi dini terminolojide kendisiyle Allah’a yaklaşılan şeyi, özel olarak da Allah’a yakınlık sağlamak, yani ibadet (kurbet) amacıyla belli vakitte belirli cinsten hayvanları kesmeyi ve bu amaçla kesilen hayvanı ifade eder (İslâm Ansiklopedisi).
Kur’an-ı Kerim de قرب kelimesi 96 defa zikredilmektedir. Kurban قرب kelimesinden türemiş bir mastardır. “Yakınlaşmak” anlamına gelir. Dini ıstılahta ise Allah’ı (c.c.) razı ederek yakınlığı kazanmaya vesile olacak kesilecek hayvana verilen isimdir kurban.
Evet Allah’a yaklaşmak için Kurban bir vesiledir. Allah (c.c.) Sure-i Mâide (5/35) ayette Bismillahirrahmanirrahim “Ey İman edenler Allah’a karşı takvalı olun. O’na yaklaşmaya vesile arayın…” buyurmaktadır. Kurban Bayramında kesilen kurbana Uhdiye kesme işine de tazhiye denir. Kurban kesmek Hanefi Mezhebine göre hükmü vacip Şafi Mezhebine göre de sünnettir.
Kurban sadece Kurban Bayramı ile sınırlı değildir
Kurban Çeşitleri;
Hedy: Hacda kesilen kurban.
Akika: Yeni doğan çocuğa şükür için kesilen kurban.
Adak: İnsanın yerine getirmeyi kendisine borç (vacip )kıldığı kurbandır. Nezr diye de ifade edilir.
Kefaret: İşlenen bir amelin bedeli karşılığı kurban ile telafi edilmesi hükmü verilen haller.
Nahr: Bir hayvanın göğsü üstünden bıçak vurup damarın kesilmesi.
Zilhicce: Zilhicce’nin 9-13. günleri arasında yoğun bir şekilde icra edilen hac menâsikinin çeşidi, mekânı, vakti gibi hususlar dikkate alınarak bu ayın 8. günü “terviye”, 9. günü “arefe”, 10. günü “nahr/zebh” günü, 11-13. günleri teşrîk günleri diye adlandırılır (İslâm Ansiklopedisi).
Hakkıyla bu salih ameli işleyenlere Allah neyi vadediyor. Sadece şunu paylaşmak isterim. Tesnim gibi cennetin en yüksek içeceği ikram edileceğini vadediyor. Size Rahman Allah’ın rahmetinin genişliğini arz etmek isterim ve her kim neye emaneten malikse onu O’nun yolunda bir vesile kurban ederse o onun kurbanıdır. Kurban ile rızaya eren artık mukarrebîn olur inşallah.
Mukarrebîn
Sözlükte “yakın olmak, yaklaşmak” mânasındaki kurb kökünün tef‘îl kalıbından türeyen mukarrebîn kelimesi çoğul şeklinde bir sıfattır. İsim olarak da kullanılan kurb sadece fiziksel yakınlık için değil kişinin bir başkasının yanındaki itibar ve değerinin yüksekliğini de ifade eder. Râgıb el-İsfahânî kurbün Kur’an’da mekân, zaman, nesep, itibar, himaye ve kudret konumunda geçtiğini belirtmiş, bunlara ayetlerden örnekler vermiştir. Bu örneklerin incelenmesinden son üç kullanılışın doğrudan veya dolaylı olarak Allah’la ilgili olduğu anlaşılmaktadır (el-Müfredât, “ḳrb” md.). Mukarrebîn sekiz ayette yer almakta, bunların ikisinde insanlar arasındaki yakınlığı ifade etmektedir (el-A‘râf 7/114; eş-Şuarâ 26/42). Diğer ayetlerde ise meleklerden veya insanlardan mukarreb olanlar konu edinilir. Bu çerçevede mukarrebîn meleklerinin cânu gönülden Allah’a kullukta bulundukları (en-Nisâ 4/172) ve illiyyîne şahit oldukları (el-Mutaffifîn 83/21) beyan edilmektedir. Öte yandan kıyamet günü “ashâbü’l-meymene”, “ashâbü’l-meş’eme” ve “sâbikūn” şeklinde sınıflandırılan üç grup içinde en yüksek derecede bulunan sâbikūnun mukarrebîn oldukları, onların naîm cennetinde bulunacakları (el-Vâkıa 56/10-12; krş. DİA, I, 391) ve kendilerine has bir çeşmeden (tesnîm) içecekleri (el-Mutaffifîn 83/28) açıklanır; bu mertebeye ulaşan kişinin rahatlık, güzel rızık ve nimetlerle donatılmış olacağı belirtilir (el-Vâkıa 56/88-89). Kur’an’da ayrıca Hz. Îsâ’nın Allah katındaki değerinin büyüklüğüne onun mukarrebîn arasında yer aldığı vurgulanarak dikkat çekilir (Âl-i İmrân 3/45) (İslâm Ansiklopedisi).
Melekler Günlüğünüzü Yazsın
Allah ‘a garip kalmamalı. Yaklaşmanın vesilelerini aramalı. Bazen bir tebessüm bazen bir kilo et, bazen gönülden verilen bir şeker, bazen küçük bir harçlık, bazen kılınan nafile bir namaz, bazen tutulan bir olur bazen iyi bir niyetle yapılan başla bir salih amel…
Rabbim Kurban Bayramımızı kurbiyete vesile eylesin inşallah. Hicri olarak Zilhicce ayı 12 aydır. Sizde artık Muharrem ayı itibarıyla kendinize tevbe-i nasuh ile bir sayfa açıp sağ taraftaki meleğinize güzel hatıraları not aldırabilirsiniz. Bu günlükler hiçbir şey zayi edilmeden hardal tanesi kadar dahi olsa gelip mizanınıza eklenecek.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir. Kale Gündem Gazetesi’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Kale Gündem – Allah’ın Rahmân ve Rahîm ismiyle, Mekkî bir sure olan Sure-i Mürselât 6-11 yılları arasında nazil olmuş nüzul sırası 33’tür. Mekke zor ve çetin günlerin yaşandığı bir zaman dilimidir. Müminler en şiddetli zorluklara ve işkencelere maruz kalmışlardır. Rabbimiz tüm mümin ve müminelere yardım eylesin.
Sure-i Mürselât (77/13) “Fasıl günü için”. Sure-i Mürselât (77/14) ve sana fasıl günü ne idrak ettirildi?
Sure-i Mürselât 77/13-14 ayetlerimiz münasebetlidir. Birlikte müracaat edeceğiz. Şu iki ayet bizim sureyi bir yönüyle Alim Allah idrak etmemize vesile olur diye ümit ediyoruz. Bir arkadaşı surelerin fazileti hususunda arkadaşına Sure-i Mürselât okumasını tavsiye eder. Hadislerde de faziletleri yer almaktadır. Mühim olan hikmetini anlayabilmektir. Allah dilemeyince Kelamullah Kur’an-ı Kerim sana perdesini açıp alemlerin içine baktırır mı? Mümkün değil. Sureyi okuma tavsiye edildikten sonra aradan iki yıl geçer Efendimiz (s.a.v.) rüyasına teşrif buyurur. Rüyada Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir tepenin başında bulunuyorlardır. Bembeyaz bir cübbe ve sarıkları vardır. Karşıda bir vadi vardır. Vadiden beyaz ve siyah koyunlardan oluşan bir sürü akıp geliyordur. Sürü birden beyaz ve siyah koyunlar olarak ayrı yönlere doğru ayrılmaya başlar. O gün sabah olur. Bazı gazete ve televizyonlarda haberler görür. Allah der. Evet Allah der. Çünkü arkadaşının Sure-i Mürselat’ın faziletine inanarak okumasını tavsiye etmesinin hikmeti idrak ittirilir. Gece Kur’an-ı Kerim cüzüne devam ederken bu sureyi ve 77/13-14’ü okuyunca rüya aklına gelir. Sonra sureyi o gözle okuyunca sır perdesi Efendimiz (s.a.v.) rehberliğinde ancak anlaşılabilir. Çünkü o siyah koyunları aslında Alim Hakim Allah şu şekilde ayrıldıkları anlaşılır ve idrak edilir.
Kim kimden fals oluyor yani ayrılıyordur?
Mümin – Kafir ve Münafıklardan
Sadık – Hainden
Cesur – Korkaktan
İyi – Kötüden
Vefalı – Vefasızdan
Sabırlı – Sabırsızdan
Fedakâr – Bencilden
Cömert – Cimriden
Temiz – Pisten
Ehli Ukbâ – Ehli Dünyadan
Sure-i Mürselât 77/15. Ayet 10 defa tekrar edilmektedir. Buyrulmaktadır ki: “Veyl olsun o günü yalanlayanlar için” (77 /15,19,24,28,34,37,40,45,47,49).
Şu on tekrar ile Rabbimiz bize Kur’an-ı Kerim’de “Muhakkak ki Allah’ın vadi haktır” (33/60, 40/77,40/55 ) ayetlerinde buyrulduğu gibi vadedilen günün geleceğini ve Sure-i Zilzâl (99/7-8) da buyrulduğu üzere, “Artık kim zerre miskal hayır amel etmişse onun karşılığını görür, ve kim zerre miskal şer amel etmişse onun karşılığını görür.” Öyle ki Sure-i Enbiyâ’da (21/47) buyrulduğu gibi, “Ve Biz ise Kıyamet günü adalet mizanlarını/terazilerini kurarız artık hiçbir nefise bir şeyle zulüm edilmez, ve eğer ki bir hardal tanesi ağırlığınca kadar dahi olsa onu getiririz. Hesap gören olarak biz yeteriz.”
O halde bize düşen şudur. İmam-ı Azâm Ebu Hanife Hazretleri’nin buyurduğu gibi, “ Halimizi Kur’an ve Sünnete arz ederiz. Hak ve batılı Allah’ın izni ile tefrik eder ve hak yolu tercih ederiz. Hak yolunun da hakkını vermekle meşgul oluruz.” İman ve Kur’an istikametinde sebat veren Rabbimize kainattaki zerreler adedince elhamdülillah…
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir. Kale Gündem gazetesinin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Kale Gündem – Fasıl gününün idrak edilmesine yönelik insanların davet edildiği Sure-i Mürselât diğer ismiyle Sure-i Urf ‘a müracaat edeceğiz. Önce sure ile ilgili bazı bilgileri paylaşalım.
Allah’ın Rahmân ve Rahîm ismiyle, “Yemin olsun peş peşe gönderilenlere” (77/1)
Gönderilen denilince gönderen var, gönderen kim? Kimi ve neyi gönderdi? Soruları akla geliyor.
Demek gönderilen, gönderenin kudreti mukabilinde gelebilir. Madem Allah (c.c.) Kur’an-ı Kerim’de buyuruyor ve gönderilenlerin sahibidir. Alemlerin Rabbi Allah her âleme dilediğini dilediği gibi gönderir ve emri idaresinde vazifelendirir.
MÜrselât: المرسلات [mürselât] sözcüğü, müfessirlere göre bu ayetlerde üzerlerine yemin edilen ‘mürselât, âsıfât, nâşirât, fârikāt, mülkıyât’ kelimeleri melekler, rüzgârlar, resuller, kitaplar Kur’an ayetleri veya insanların kalplerine doğan düşünceleri ifade etmektedir (Elmalılı, VII, 5519).
Alemlerin Rabbi Allah dilediği âleme dilediğini gönderir. Arz ve semada, dağlarda, ovalarda, şehirlerde, beldelerde, bağlarda, tarlalarda, çiftliklerde, kurumlarda, kuruluşlarda, gönüllü işlerde, dinde, eğitimde, sağlıkta, sporda, savunmada, güvenlikte, insanlarda, hayvanlarda ve bitkilerde, bulutlarda, güneşte, ayda, gezegenlerde, yağmurda, rüzgârda, karda, doluda ve tüm arz sema ve arz ve semanın arasındaki şeyler ve kimselerde gönderilme emrini bekleyen ilahi emri bekleyen kullar vardır. Kün emrine amade beklemektedir. Saati gelen emiri alır ve icra eder. Alim Hâkim Allah.
Bu semalarda ve arzda, zahir ve batında olabilir. Birçok gönderileni yazabilir ve değerlendirebiliriz biz acziyetimizle bize açılan penceren gönderileni kaleme almaya gayet edeceğiz. Kendimizde bir kıymet olduğu için değil yolunda olduklarımız, inandıklarımız ve aynı gemide seyahat edip kaptanın rehberliğinde yol alacağımıza inandığımız için lütfedildiğine ve üzerimizde emanet olduğuna bu nedenle ilim ehlinin hem tashihine hem icazetine muhtaç bu yazı kaleme alınmaya çalışıldı. Allah’ın kelamı üzerine konuşmak haddim değil. Sadece çiftçi ve çoban bir babanın evladı olarak acziyetimizle Kur’an-ı Kerimi açıp rabbimize “Ey rabbim ben ki çiftçi ve çoban merhum bir babanın evladıyım. Senin kelamını anlamak istiyorum. Bu ise ancak ve ancak senin lütfunla mümkündür. Bize lütfettiğin cüz’i irade ile yine senin lütuf ve ihsanınla Kur’an’a iştiyak hissi lütfettin. Okuttun. Okuyacak göz, düşünecek akıl ve kalbi yönlendirerek lütuf ihsanlarda bulundun. Hem dua ilham buyurarak Kur’an-ı Kerim’i hikmetleriyle anlamakta, faziletleriyle yaşamakta, tecvitle ve güzel okumakta muvaffak eyle. Hem İbn Abbas, Efendimiz’in (s.a.v) duasına mazhar kıldığın gibi bizleri de muvaffak eyle. Hem Kadir gecesinde Efendimiz’e (s.a.v) Kur’an-ı Kerim’i indirdiğin gibi bizlerinde kalplerine ruhlarına akıllarına Kur’an-ı aç Allah’ım” diye dua ettirdin. Hem Elmalılı Hamdi Yazır, “Hak Dini Kur’an Dili” hem İbn Kesir, “Kur’an Tefsiri”ni okumayı lütfettin. Kainattaki varlıkların zerratının tesbihleri adedince elhamdülillah.
Rasul elçi demektir. El- mürselat, gönderilenler elçiler anlamındadır. “وَالْمُرْسَلَاتِ El takısı(اَلْ) ile ismi tarif olduğu için belirli, seçilmiş gönderilenlerden buyrulmaktadır. Burada dikkatimizi bu elçilerin kime gönderildiği sorusu çıkıyor. “Veyl olsun o günü yalanlayanlar için” (77/15) ayeti 10 defa tekrar edilmektedir. Sûre-i Mürselât 50 ayet olduğu için geriye 40 ayet kalmaktadır. Buradan kalbe geldi ki 40. Sûreye 7 “Hâ Mîm”lerin ilki Sûre-i Mü’mindir. “تَنْزٖيلُ الْكِتَابِ مِنَ اللّٰهِ الْعَزٖيزِ الْعَلٖيمِۙ “Kitabın indirilişi Aziz Alim Allah’tandır” (40/1-2) buyrulmaktadır. Ve 7 “Hâ Mîm ” Kur’ân-ı Kerim’in gönderildiğini anlatmaktadır. Yine ayrı bir tevafuk vardır ki Sûre-i Mürselât 77/1-7 ayetlerimiz “ta” durağına kadar gönderilme vakıasının muhakkak olacağı buyrulmaktadır. Bu bazı tevafuklardan sonra Alim ve Hâkim Allah artık suremizi anlamaya çalışalım inşallah.
Allah’a tam bir iman ile alemlerin derecelerine göre, ‘Zahir bâtın evvel ahir’ Allah’ın kudret tecellilerini temaşa etmek ancak ve ancak alemlere rahmet olarak gönderilen Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v) lütfedilmiş ve varislerine de vazifeleri gereğince perdeler ve kapılar açılarak sırlara erdikleri anlaşılmaktadır.
Sûre-i Müzzemmil (73) ve Sûre-i Müddesir(74) ile Allah (c.c.) kâinatta yeni bir perde araladı. Önce Sûre-i Kîyâmet (75) ile kıyamet koparcasına dünyayı yarattı ve ardından Sûre-i İnsan (76) sırrı ile insanı yarattı. İnsanı yarattı ki hikmetlerinde biri Sûre-i Mülk (67/2) ve Sûre-i İnsan (76/2) sırrı ile imtihan etmekti. Burada 67 ve 76 surelerin rakamların yeri değişiyor ve ayet numarası değişmiyor buda ayrıca hikmetlidir. Bu imtihan sürecini başlatmak için önce resuller gönderip davetini yapıyordu. Onlar Üsve-i Hasene olacak, şahitler olacak davette bulunacak, uyaracaklar ve insanlar tercihleri ile fasıllara ayrılacaktı. Bu fasıllar Sûre-i Bakara’da buyrulduğu gibi 2/1-5 Mü’min, 2/6-7 Kâfir, 2/8-20 münafık ve her biri kendi içinde dereceleri olacaktı. İşte Allah (c.c.) yarattığı ilk insanı aynı zamanda Resul kıldı. Resullük insana insanın yaradılışı ile başladı. Hz. Muhammed (s.a.v.) kadar resul ve nebi müessesi devam etti. Kıyamete kadarda Resulallah (s.a.v.) varisleri bu vazifeyi ‘Varis-i Rasul’ olarak devam ettirecekler ve ettiriyorlar. Hz. Cebrâil (a.s.) Rasulallah (s.a.v.) Allah’ın emri ile Kur’an-ı Kerim’in ayetlerini getiriyordu. Yani ayetlerle gönderiliyordu.
Hâkim Allah her bir kelâmında Hâkim ismini tecelli etmektedir. Allah (c.c.) emri verince fasl süreci başlıyor.
Allah nasip ederse ayetlerin kelimelerinin Alim Hâkim Allah’ın lütfu ve keremi ile inşallah doğru ifade ediyoruzdur. Kalbe geldiği gibi kaleme alınmaya gayret edilmektedir. Allah’ın kelamı hakkında yanlış anlamaktan, yanlış yazmaktan Rahman ve Rahim Allah’a sığınırız. Sûre-i Âl’i İmran (3/173 ) sır ve hikmetleri ile kalbimize, ruhumuza, aklımıza ve bedenimize Allah en güzel vekil.
Gelecek hafta devam edeceğiz inşallah…
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir. Kale Gündem Gazetesi’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.