Abdullah Korkmaz ile söyleşi - Kale Gündem - Haberler - Son Dakika Haberleri - Malatya Kale İlçesi
DOLAR

35,6695$% 0.05

EURO

37,2243% 0.14

STERLİN

43,9639£% 0.04

GRAM ALTIN

3.158,25%-0,02

ÇEYREK ALTIN

5.138,00%0,00

BİTCOİN

3661119฿%-2.55612

İmsak Vakti a 02:00
Malatya KAR YAĞIŞLI
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a

Abdullah Korkmaz ile söyleşi

Kale Gündem – İnönü Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Anabilim Dalı Bölüm Başkanı Prof. Dr. Abdullah Korkmaz ile yapmış olduğumuz görüşme çerçevesinde, Malatya’nın deprem sonrası son durumunu, kentin sosyal ve kültürel yapısında ne tür değişimlerin meydana geldiğini konuştuk.

Korkmaz ile yaptığımız söyleşinin soruları ve yanıtları şu şekilde:

Yakın zamanlarda Elazığ ve Malatya depremi oldu ve onun öncesinde Van merkezli bir deprem yaşadık. Depremin akabinde bireysel ve toplumsal muhtelif etkileri ebetteki olmuştur. Bununla alakalı sizlerin gözlemlediği, deprem sonrası bireysel ve toplumsal manada depremin dezavantajları sosyal kültürel yapıya olan etkilerini Malatya bağlamında nasıl değerlendirebiliriz?

Malatya bağlamından ziyade daha genel anlamda deprem gibi tabii felaketlerin toplum içerisinde insanlar arasındaki münasebetlerde, insan devlet ilişkilerinde grup ilişkilerinde nasıl yansır bunlara baktığımız zaman şunları ifade ederiz. Deprem gibi tabii felaketler korkuya, kaygıya sebebiyet verir. Korkuya ve kaygıya sebebiyet verdiği zaman ilk önce insanların çevreyi ve tabii alemi algılamasından başlayıp diğer insanları tanımlamasına kadar yer alan süreçte her şey farklılaşmaya başlar. Buna baktığımız zaman bir defa insanların kader inancında bir yeni yapılanmaya yol açar. Çünkü insanlar o güne kadar deprem felaketine kadar ne yapıp edip bir şeyler başarmışlardır. Belli bir seviyeye geldiklerini düşünürler. Bir depremle birlikte her şeyi sahip oldukları elde ettikleri kazanımların hepsi birden ortadan kalkmıştır. Yok olmuştur. Dünyanın fani olduğu her şeyin geçici olduğuna dair bir kanaatin ne oranda insanlara yerleşeceği çevreyle olan etkileşimleri ile doğrudan alakalıdır. Yani diyalog içerisinde bulunmuş olduğu insanlar gruplardaki teslimiyet, tevekkülle ilgili tanımlamalar kişiye öncekine nazaran çok daha fazla etkiler. İnsanların kurumlara olan kanaatleri kurumlarla ilgili tanımlamaları yeniden yapılanmaya başlar, tabii felaket sonrasında. Kurumlara olan güven sıralaması değişir. Siyaset kurumuna, iktisat kurumuna, güvenlik kurumuna, sağlık kurumuna olan beklentileri farklılaşır. Bu beklentilerin ne oranda cevaplandığına bağlı olarak da tanımlamaları değişir. Bunların sonucunda toplumda kurumlara olan güven sarsılır. Bir güvensizlik ortaya çıkar. Diğer insanlara güvensizlik, kurumlara güvensizlik bu güvensizlik çok ileri seviyeye ulaşırsa insanların içeresinde yaşamış olduğu cemiyete yabancılaşmasına varan bir çizgide kendisini hissettirir. Bu çok kötü bir şeydir.

Elazığ - Malatya - Abdullah - Korkmaz - Kalegundem com

Bu kaygı ve güvensizlik ortamında şehirden farklı illerde yaşanan göçünde özellikle hani imkanlar açısından baktığımız zaman daha çok niteliksel göç diyorlar bunun şehirden gitmesi aynı zamanda şehir merkezinin yeniden başka merkezlere kaydırılması ile ilgili yapılacak olan kentsel dönüşüm vb. kent aidiyeti bağlamında nasıl değerlendirebiliriz?

Bu ifade etmiş olduğun husus çok kötü bir şey. Yani kentin dışarı çıkabilme imkanına sahip olanlar kimler diye baktığımız zaman aynen dediğin gibi olur. Çevresi olan kente bağımlı olmadan da ihtiyaçlarını karşılayabilecek bir nüfus dışarı çıkmıştır. Bu nüfusun kentin yeniden yapılanmasında ciddi bir rol oynayacağı göz önünde bulundurulmalıdır. Bu nüfusun dışarı çıkması Malatya’nın yeniden yapılandırılması açısından çok ciddi bir handikaptır. Diğer taraftan bu nüfusun nitelikli olan nüfusun dışarı çıkması Malatya’da kentin sadece yeniden yapılandırılması değil biraz önce ifade etmiş olduğumuz sorunların algılanış kurumların yeniden yapılandırılış sürecinde de olumlu istikamette etkisi olması beklenir. Bu nüfusun dışarı çıkmış olması bu manada ki olumlu etkininde ortadan kalkması demektir.

Deprem şehrinde olduğumuzdan dolayı bizlerde analiz yapmaya çalışıyoruz. Mesela devlet, devlet memurlarına tayin ve atama konularında kolaylaştırıcı bir rol verdi. Yani deprem bölgesinde yaşayan insanların başka illere tayin hakkı verilmesi konusunda pozitif ayrımcılık yaptı ama bu da az önce söylemiş olduğumuz nitelikli göç bağlamında değerlendirdiğimiz zaman en nihayetinde şehrin sosyal, kültürel, sağlık, ekonomik vs. kalemlerinde insan kaynağı olarak değerlendirebileceğimiz kişilerin buradan göçüyle beraber bir boşluk oluşacak . Böyle yapılması sizce mantıklı bir uygulama mı?

Bu, kanaatimce yanlış bir karar. Şimdi kamu yönetimi bu şekilde hareket ederek kentteki daha önceki tabii afette mağdur olmuş olan insanlara göre pozitif ayrımcılık uyguluyor. Bunu da yaraların sarılması çerçevesinde değerlendiriyor. Fakat birde bu imkana sahip olmayan ve pozitif ayrımcılık yapan kesime nazaran daha çok mağduriyet yaşayan hem psikolojik olarak hem sosyal iktisadi açıdan daha çok mağduriyet yaşayan ve muhtemelen daha da çok mağduriyet yaşamaya devam edecek olan kitle bunların sorunların çözümünde pozitif ayrımcılık uygulanan dışarı tayinlerinin çıkmasını kolaylaştırılan kesimin olumlu anlamda ciddi etkisi olurdu. Bu imkanı ortada kaldırmış oluyor. Bu da dezavantajlı bir durum. Olumsuz bir icraat gibi nitelendirdiğimiz için öyle diyoruz.

“Herkes birbiri ile çelişen açıklamalar yapıyor”

Deprem olduğu günden itibaren yönetsel manada bir kriz yönetimi konusunda, kamuoyunun bilgilendirilmesi ile alakalı vatandaşın kafasındaki birçok soru işaretinin giderilmesi noktasında daha çok vatandaşla bir kafa karışıklığı söz konusu oldu. Mesela pandemi sürecinde bir bilim kurulu vardı. Akşamları kanallarda canlı yayınlarla birlikte bir açıklama yaparlardı. Vatandaşlarda bu minval üzerine hareket ederlerdi. Ama 11 ilin etkilenmiş olduğu bu hasarda yaklaşık 13 milyon kişinin hayatının etkilendiği bu hasarda böyle bir bilim kurulu tarzı bir en azından kamuoyunu bilgilendirmek üzere bir ekibin oluşturulmamasının da ne tür bir dezavantajı oldu?

Depremde ise veriyi sağlayan yani insanların depremi başa gelen felaketin neden kaynaklandığı nasıl olacağına dair bilmeleri izah edenler her televizyon kanalında farklı farklı isimler ve bu farklı isimlerin hiç kimsenin uzmanlık alanına ilişkin herhangi bir değerlendirmede bulunmayız ama şimdi kamuoyu aydınlatıcı birimlerin tabii afetler sonrasında fonksiyonlarını yerine getirirken meselenin psikolojik boyutunu göz önünde bulundurmaları zorunluluktur. Herkes birbiri ile çelişen açıklamalar yapıyor. Farklı televizyon kanallarında ki uzmanlar birbirleri ile yarışırcasına yapmış oldukları bu açıklamalarda işin topuzun ucunu kaçırıp daha büyüğü olacak, daha çok felaketin olabileceğine dair yarışa başladılar. Bu psikolojiyi felaketi yaşayan kitle üzerinde nasıl bir travmaya yol açabileceğini hiç göz önünde bulundurmaksızın, kimisi siyasi kaygılarla hareket ettiği kimisi bilimsel endişeleri kendi egosunu tatmin etmek meslektaşlar arasındaki yarışı vasıtası kıldığı tabii felaketi şimdi çok karışık bir şey çıktı, bunun sonucunda kaybeden mağdur olan vatandaşın psikolojik mağduriyeti maddi manevi kaygıda sürek verdik.

Şimdi bu televizyonlarda o felaketi de yaşamamış olmalarına rağmen kitle iletişim araçlarında edinmiş oldukları bilgilerin sonucunda bir şeyi tespit ettik ki insanlarda ki şey korku ve kaygı tehdit algısı güçlenmiş. Bu maalesef çok kötü bir şey.

Peki hocam siz yıllardır Malatya’dasınız biz deprem yaşadık ama deprem sonrasında Malatya’nın sosyo-kültürel yapısını da iyi analiz eden birisiniz. Malatya üzerine de araştırmalar yaptınız bu kapsamda Malatya kamuoyuna ne söylemek istersiniz?

Malatya kamuoyu önce tedbir, sonra tevekkül daha sonra da bu iki ana çerçevede gayret etmeli. Çünkü kader gayrete aşıktır derler. Bu açıdan herkes bireysel çabasını ortaya koyarak, tedbiri elden bırakmadan sorumluluk üstlenmelidir. Çünkü hepimizin bu şehirde veya ülkenin herhangi bir yerinde yaşıyorsak eğer sorumluluğu var, bu sorumluluk ise ülkenin hak ve hukukuna riayet etmekle olur.

 

Söyleşi: Ayşegül Babacan

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

Sıradaki haber:

Depremzedeler nasıl oy kullanacak?

HIZLI YORUM YAP

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.